OYUN

132 10 3
                                    

Merhaba Sayın Yolcular! Kitabımı okuyan herkes Yolcu'dur. Sizi seviyorum ve size bir bölüm hediye ediyorum. Kemerleri bağlayın!🙅👅

İyi okumalar!💕😻🌹

Deniz ısrarla alışveriş merkezine gitmek istemişti. Ayça ve Eylül'ün akıllarına yatan bu fikirle Henat'taki tek alışveriş merkezine gelmiştik.

"Bu akşam çok güzel olacak!" diye bağırdı Ayça.

Kızlar vitrinlerdeki mankenlere giydirilmiş olan kıyafetlere bakarken ben sadece cama düşmüş yansımama bakıyordum.

Yüzüm beş yıl öncesine kadar dolgunken şimdi yanağımda çukurlar vardı, gözlerimin altındaki morluk hiçbir zaman geçmeyecek gibi gözüküyordu, kurumuş dudaklarım fazla su içmediğim için bakımsızdı, burnum soğuktan kızarmıştı. Gözlerim... yorgun yorgun parlıyordu, sönecekmiş gibi. Saçlarım belki de hiç hacimli olmayacaktı. Beş yıl önceki halim ile şimdiki halim arasında gökyüzü kadar fark vardı. Sanki uyuşturucu bağımlısı gibi çökmüştüm.

"Bence pijama alalım." dedi Eylül, gözlerimi yansımamdan alıp ona baktım bir süre.

"Şaka mı yapıyorsun Eylül, evinde yok mu?... Ben eve gitmek istiyorum." diye geri geri gitmeye başladım.

"Öyle derken dördümüzün aynı olsun diye şey ettim."

"Tamam o zaman siz şey edin, sonra bana haber verin. Ben gidiyorum." dediğim anda kızların koluma yapışması aynı anda gerçekleşmişti. Kollarımdan tutulmaktan oldum olası nefret etmiştim. Bir anda kızlar ellerini hızlıca çekmişlerdi.

"Ah! Yankı o kadar negatifsin ki... elektrik çarptı ve ayrıca hiçbir yere gitmiyorsun!" diye bağırdı Deniz. Beni çekiştire çekiştire bir mağazaya soktular.

Askıların arasında gezerek kıyafetleri inceliyorlar kumaşı hakkında yorum yapıyorlardı sonra başka bir gecelik gösterip bunu beğendirmeye çalışıyorlardı birbirlerine, sonra başka geceliğe geçiyorlardı, başka, başka, başka...

Sıkıntıyla iç çekerek askıların arasında, duvarın dibindeki oturaklardan birine oturdum. Kolumdaki çantamı da yanıma koyduktan sonra içinden kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım ve hangi şarkının geleceğini bilmeden oynattım. Şarkının ritmine göre ayaklarımı hareket ettirmeye ve gözlerimle etrafı incelemeye başladım. Herkesin suratındaki maskenin arkasına saklanan nankorlüğü fark ettim. Herkes birbirinden üstün olmak için paralarıyla pahalı, görkemli, havalı olan bir şeyler alma derdindeydi ama hiç kimse duygulara önem vermiyorlardı. İnsanların gözlerini doyurmak çok zordu.

Gerçek buydu. Parayla insan palyaço bile olurdu. Sırf o paraya sahip olmak için her türlü şekle sokarlardı kendilerini. Kendi benliklerini görmezden gelirken kaybediyorlardı.

Gerçek buydu. Çünkü gerçeği görebilirdik değil mi? Hani ölçebildiğimiz, ellediğimiz, kokladığımız, duyduğumuz, dokunduğumuz her şey gerçekti? Güldüm kendi kendime, etrafımdaki birkaç kişinin bakışları bana dönerken umursamadım.

Ben sahteydim çünkü benim için önemli olan gerçeklik değildi, önemli olan sahtelikti, duygulardı. Ben yalan söylemeyi hiçbir zaman kötü görmedim, kırmadığı, yakmadığı, yok etmediği sürece... Ben kimseyi kırmamak için yalan söyledim ya da sustum. Ama insanlar yalan söylemeyi hep kötü gördü, kötü gördüğü gibi kırmak ve yakmak için hep söyledi ya da işin sonunda kazanacağı bir ödül varsa yalan söyledi. Kimse kimseyi düşünmüyordu ve bu çok ilkel bir acıydı.

"Bu nasıl Yankı?" diye sorarak omzuma dokundu Ayça şarkının bittiği saniyelerde. Ayça'nın elindeki kısa, beyaz ve tulum tarzında gecelikti. Tamam, kabul güzeldi hatta mükemmeldi ama bu kaçıncı gecelikti? "Tamam bu çok ama çok güzel bunu alalım." dememe kalmadan Deniz çığlık attıp sağ köşedeki askılığa koştu, yine başlıyorduk. Bu gecelik bana gösterilen geceliğin somon rengiydi.

Boş Yol #Wattys2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin