①③

353 33 151
                                    

Tam karşındaydı, sana ve elindeki silaha küçümseyerek bakıyordu.

"Tünaydın," dedi yapmacık bir kibarlıkla."...sen S/A olmalısın."

Bir yandan da yavaşça sana doğru yürüyordu. Ondan korkmadığını göstermek için geriye doğru kaçmadın ve ona nefret dolu bakışlar attın.

"Komşuların seni pek seviyormuş S/A, senden bahsedip durdular. Ailen yokmuş mesela..."

Sana gittikçe yaklaşıyordu ve silahını daha sıkı tutuyordun.

"Kültürlü ve varlıklıymışsın. Yalnız yaşıyormuşsun- 6 gün öncesine kadar." dedi ve sana yaklaşık 5 adım ötede durdu.

"6 gündür evinde bir misafir olduğunu ve hiç dışarı çıkmadığını söylediler bana." dedi hâla sahte sempatisini koruyarak.

"Ama gördüğüm kadarıyla misafirin ortalarda değil. Kendisi nerede?"

"Evde kimse yok." dedin ciddi bir sesle.

"Yok mu? Öyle desene, demek baş başayız." dedi ve sana doğru bir adım daha attı. Ve refleks olarak sen de geri adım attın.

Korktuğunu anlamış gibi gülümsedi.

"Merak etme, ben insanlara zarar vermem."

"Mektubundan da anlaşılıyor zaten." dedin onu küçümseyerek.

"Ben Fransız İmparatorluğu gibi değilim. Ben bir şeyler çalıp sonra insanların arasına saklanıp onları tehlikeye atmam, ben onursuz biri değilim."

"O da onursuz biri ya da bir hırsız değil." dedin ciddiyetini korumaya özen göstererek. "Siz İngilizler birilerine iftira atmayı kolay sanıyor olmalısınız."

Britanya epey bozulmuş gibi görünüyordu. Hızla nefes verdi ve sana doğru bir adım daha attı. Aranızdaki mesafe 3 adım ya vardı ya yoktu. Silahını daha sıkı tuttun ve ona doğrulttun.

"...Siz Fransızlar da pek beceriksizsiniz. Daha kaçmayı bile beceremiyorsunuz-"

"Ben kimseden kaçmıyorum."

"Ama çok sevgili misafirin benden 1 aydır kaçıyor." dedi ve devam etti.

"Sürekli yer değiştirip durduğu için yerini hiçbir zaman bulamadım ama artık yeri belli, kaldığı yerler arasında en uzun kaldığı yer burası." Durdu ve kibarlığı kenara bırakarak o da sert konuşmaya başladı.

"Onun burada olduğuna eminim. Fransız İmparatorluğu'nun nerede olduğunu söyle bana, şimdi."

"...Gitti."

"Bana yalan söyleme, S/A."

"Yalan değil, gerçekten gitti! Adamların görmemiş mi gittiğini? Yoksa siz İngilizler bizden daha mı beceriksizsiniz?"

Britanya öfkelendi ve üstüne seni yakalamaya çalıştı. Ona ateş etmeye çalıştın ama silah tutukluk yapmıştı. Silahını elinden kaptı. Kollarından birini boğazına doladı ve senin silahını kenara atıp kendi silahını kafana dayadı.

"Ne cüretle bana hakaret edersin..." dedi ve silahının güvenlik kilidini açtı. Fransız seni kolundan yakaladığında hissettiğin korkunun 10'da 1'ini bile hissetmiyordun o an.

"Bir İngiliz'in elinde ölmek, ne utanç ama!" diyerek onu kızdırmaya devam ettin. Çünkü ölmek senin için bir anlam ifade etmiyordu. Ne de olsa gelip seni kurtaracak kimse olmayacaktı.

"Seni küçük-"

O sırada bir rüzgar uğultusu duyuldu evin içinde. Britanya'nın dikkatinin dağıldığını fark edince çırpınıp elinden kurtulmaya çalıştın. Ama boğuşma esnasında omzunda derin bir acı hissettin ve çığlık atarak yere düştün.

Düştüğün yer silahına birkaç adım ötedeydi, böylece zorlansan da silahına ulaştın ve Britanya'nın bacağına sıktın. Ve silah bu sefer tutukluk yapmadı.

Bacağından vurulan Britanya acıyla inledi. Acıyla çenesini sıkarken tekrar silahını sana doğrulttu. Bu sefer kesinlikle kafana sıkacaktı.

Ama biri üstüne atıldığı için kurşun duvara isabet etti.

Acıdan bayılmadan önce gördüğün tek şey, Fransız İmparatorluğu'nun Britanya İmparatorluğu'na öldüresiye saldırdığıydı.



13. Bölüm Sonu

ғʀᴀɴsɪᴢ İᴍᴘᴀʀᴀᴛᴏʀʟᴜğᴜ x ʀᴇᴀᴅᴇʀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin