Odanda yaklaşık 15 dakika kadar düşündün çünkü zaman bir türlü geçmiyordu. Yataktan kalktın ve biraz zaman öldürmek için tavan arasına çıkmaya karar verdin.
Çekmecenden anahtarları ve masanın üstündeki küçük kandili yakıp tavan arasının olduğu yere yürüdün.
Üçüncü katın tavanı alçak olduğu için boyun tavandaki minik kapıya kolaylıkla yetişiyordu. Anahtarı deliğine sokup çevirince kapı gıcırdayarak aşağıya doğru açıldı. Odandaki yatağın altından merdivenleri getirdin ve tavan arasına çıktın.
Burası hatırladığından daha tozluydu. Küçükken kız kardeşin ve sen bütün gününüzü burada geçirirdiniz. Tabi o zamanlar kısa olduğunuz için kafanız bir yerlere çarpmıyordu.
"Burası bir güzel temizlense hoş olurdu aslında." dedin kendi kendine. Biraz yürüyeyim derken kafanı 12. kez tavana çarptın. Sonra yanlışlıkla peluş bir oyuncağa bastın ve ayağın kayıp düştün.
Bu oyuncak bir bebekti. Kız kardeşinin en sevdiği bebeği.
Öldükleri yıl tatile gitmeden önce kız kardeşin bebeğini de götürmek istemişti ama onu hiçbir yerde bulamamıştınız. Onca zamandır buradaydı.
Annen bu bebeği kendi elleriyle dikmişti. Siyah uzun saçları ve kırmızı bir elbisesi vardı. Hatta kırmızı simli küçük bir şapkası ve ayakkabıları da vardı.
Annen sana da bu bebeğe benzer bir bebek dikmişti. Onun da sarı renk kısa saçları ve mavi bir takım elbisesi vardı -annene takım elbiseli dikmesi için çok yalvarmıştın-. Siyah ayakkabıları ve siyah bir şapkası da vardı.
Tatile kendi bebeğini götürüp kardeşine vermiştin. Ama yangında onlarla beraber bebeğin de yanmıştı. Yıllar geçmesine rağmen o yangından nasıl kurtulduğunu aklın almıyordu.
Etrafı biraz inceleyince onlarca yabancı dil sözlük ve dergi olduğunu gördün, bunlar babana aitti.
"Bunlar işime yarayabilir." dedin ve peluş bebekle beraber dergilerle sözlükleri de tavan arasından indirdin. Ama ellerin o kadar doluydu ki merdivenden inerken bir basamağı atladın ve yüzüstü yere kapaklandın.
Bunun üzerine tavan arasından da birkaç eşya kayıp sırtına düştü.
"Oww... Artık sırtımı hissetmiyorum." dedin ve kendini toparlayıp ayağa kalktın. Yere düşenler de de ünlü feministlerin yazdığı kitaplar ve fotoğraf albümleriydi.
Hepsini toplayıp odana götürdün ve tavan arasını kapattın. Kandilin de yağı bittiği için kendiliğinden sönmüştü. Toz dolu bir yerden çıktığın için bir duş almak iyi gelebilirdi.
Eşyalarını hazırlayıp odandaki banyoya girdin. Saçlarının tamamını toz kaplamıştı. Hatta saçından küçük bir böcek çıkınca az kalsın çığlık atıp bayılacaktın.
Yere düştüğünde bacakların ve kollarında küçük morluklar oluşmuştu. Kanayan yerleri suyla iyice temizledin. Saçlarını da ne olur ne olmaz 5 defa daha yıkadın ve banyodan çıktın.
Sonra üstüne mavi, uzun kollu ve eteği diz hizasında bir elbise giydin. Beline elbiseyle aynı renk bir kurdele bağladın. Saçlarını da havluyla kuruladın aynı renk bir kurdele ile bağladın. Saate baktın, daha yeni 16:30 olmuştu.
Bacakların ve kollarındaki yaralar için krem sürdün ve ikinci kata indin. Uyanık olup olmadığına bakmak istemiştin. Kapıyı yavaşça araladın ve içeri kafanı uzattın.
Uyumaya devam ediyordu. Tıpkı bıraktığın gibi.
Yattığı koltuğun yanına gittin ve yere, onun hemen yanına oturdun. Saçları dağılmış ve gözlerinin önüne düşmüştü. Yavaş yavaş elini uzattın ve saçlarını yüzünden çektin.
Uzun kirpikleri tekrardan gözüne çarpmıştı. Pembe dudaklarının rengi solmuştu. Nefes alış-verişi çok sessizdi, ona bu kadar yakında durmana rağmen anca duyuyordun.
Sonradan empatik damarın kabardı. Birinin seni uykunda izlemesi tahmin bile etmek istemezdin. Kendi istemediğin bir şeyi ona yapamazdın.
Yavaşça ayağa kalktın, yanından uzaklaştın ve dışarı çıkıp kapıyı kapattın.
Aşağı inip kendini şöminenin yanındaki sandalyeye attın, raftan 200 sayfalık bir kitap aldın ve okumaya başladın. Yaklaşık 1,5 saat sonra merdivenlerden sesler gelmeye başladı.
Fransız aşağı indi, yanından geçerken sana başıyla selam verdi ve dans ederek mutfağa girdi. Onun bu halini gülerek izledin.
Sonra kitabını kenara koydun ve peşinden mutfağa gittin.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
"Ben hallediyorum, yine de teşekkürler." dedi sana. Yorgunluğunu atmıştı, sesi dinç çıkıyordu.
"Bugün sana yaptıklarım için üzgünüm." dedin mahçup hissederek. O da kıkırdadı ve cevap verdi.
"Sorun değildi, temizlik benim için bir zevk."
"Bugünün menüsü nedir peki?" diye sordun sırıtarak.
"Şimdilik bilmiyoruz, elimizden gelen en iyisini deneyeceğiz."
Beraber gülmeye başladınız. Bir şef ve asistanı gibi beraber çalışarak yemeği hazırladınız, sofrayı kurdunuz ve akşam yemeği bir önceki güne göre daha eğlenceli geçti.
Yavaş yavaş bu adama alışıyordun.
♔
8. Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғʀᴀɴsɪᴢ İᴍᴘᴀʀᴀᴛᴏʀʟᴜğᴜ x ʀᴇᴀᴅᴇʀ
Romance4 yıldır Paris'teki evinde yalnız yaşayan sıradan biriydin. Hayatının o gün evine gizlice giren biriyle tamamen değişebileceğini nereden bilebilirdin ki? ✨Hikaye 1899 yılında geçiyor Fransız İmparatorluğu x Reader ©2022