①⑧

303 32 240
                                    

Ertesi gün uyandıktan ve beraber kahvaltı yaptıktan sonra Fransız biraz odasını toparlayacağını söyleyip odasına çekildi. Sen de biraz camdan dışarı bakmaya karar verdin.

Eline kahveni aldın ve dışarıyı izlemeye başladın.

Sokak aynıydı. Oyun oynayan çocuklar, öğle arasında okuldan çıkıp evlerine yemek için giden gençler ve yine her zamanki gibi dedikodu yaparak herkesin kulağını çınlatıyordu.

O sırada hemen karşındaki evin 'satılık' yazan tabelanın kalktığının ve bir grup nakliyecinin eşya taşıdığını gördün.

"Ah harika, mahallenin dedikodu takımına katılabilecek bir komşu daha..." dedin kendi kendine.

Bir süre sonra kızıl uzun saçlı, gri gözlü ve gayet güzel bir kadın geldi ve nakliyecilere para verip yolladı. Boyu hemen hemen seninle aynı gibiydi.

Sonra kadın etrafına bakınmaya başladı ve en sonunda senin evine gözlerini dikti. Aynı noktaya gözünü diktiği için seni fark etmemişti. Boğazını temizleyerek dikkatini üzerine çektin.

"Evimi çok beğendiniz galiba." dedin kadına şakayla karışık ve kahvenden son yudumu aldın. "Bu arada mahalleye hoş geldiniz."

"Evi değil, içindekini beğendim." dedi gülerek. "Bu arada... Hoş buldum." dedi ve sana göz kırpıp kendi evinin bahçesine girdi.

Neyi kastettiğini anladığın an tepenin attığını hissettin. Hatta tepen öyle bir atmıştı ki elindeki porselen bardağı çatlattığını görmemiştin bile. Hemen bardağını mutfağa bıraktın ve yukarı çıktın.

Odasını derleyip toplamıştı ve üstünü de değiştirmişti. Gömleğinin son düğmesini iliklerken sırıtarak sana baktı.

"Geç kaldın, keşke 5 dakika önce gelseydin."

"Sen niye cam açıkken üstünü değiştiriyorsun!?" dedin ve hışımla yanından geçip odanın camını kapattın.

"A-aa, sen camımın açık olduğunu nereden gördün k-"

"Camını bir daha açık bırakmayacaksın giyinip soyunurken, anlıyor musun!?"

"Niye, biri görür diye mi?"

"EVE- Hayır! Ne alakası var, ben kıskanç mıyım?!"

Gülerek sana yaklaştı ve sıkıca sarıldı.

"Ben sana kıskanç demedim, neden üstüne alınd-"

"Ya hemen utandırmaya çalışıyorsun! Sözümü dinle bir kere de, o cam bir daha açık olmayacak!"

Sana şaşkınlıkla baktı. Sonra da kahkahalarla gülmeye başladı.

"YA GÜLMESENE İŞTE!" diyerek kollarından kaçmaya çalıştın. Ama seni çok sıkı tutuyordu.

"Tamam tamam, bir daha camı açmayacağım. Hatta istersen ben giyinirken yanımda durup camı kapalı tutabilirsin."

"KES SESİNİ!" dedin kıpkırmızı şekilde.

Günün geri kalan kısmında sürekli karşı komşunu gözetledin. Bazen cama çıkıp onun penceresine bakıyor, ama seni gördüğü an geri kaçıyordu.

Gün boyunca Fransız'ın cama çıkmasını engellemeye çalıştın hatta akşam yemeğini hazırlarken bile mutfak perdesini kapattın. Nedenini anlayamamıştı ama sen ona söylememe taraftarıydın.

Akşam seninle yatmasını istedin çünkü çatı katı hiçbir şekilde görülmüyordu. Yani yeni komşun onu gece boyunca ya da sabah erken kalkıp izleyemezdi.

O da sebebini bile sormadan seve seve kabul etmişti.

Ertesi elinden geldiğince erken kalkmaya çalıştın ama uyandığında yanında yoktu. Hemen saate baktın 8'i geçmişti. Normalde kalktığından sadece yarım saat erken uyanabilmiştin.

Hemen üstünü değiştirip aşağı indin. Odasında da değildi. Sonra sana seslendiğini duydun.

"Mutfaktayım!"

Hemen mutfağa indin ve onu kahvaltı hazırlarken gördün. Mutfak perdesi açıktı.

"Karşıya yeni birilerinin geldiğini niye söylemedin?" dedi sana.

"Karşılaştınız mı?" dedin.

"Sabah bizim mutfak camına bakarken gördüm, bana el salladı." dedi omlet için yumurtaları çırparken.

"Konuştunuz mu peki? Nasıl biri?"

"Ben sadece başımla selam verdim, konuşmadık. Kızıl saçlı, gri gözlü bir kadın."

"Güzel mi bari?" dedin istemsizce yumruğunu sıkarken.

"Eh işte." dedi ve yumurta karışımını tavaya döktü. "Senin kadar değil."

"Az da olsa güzel buldun yani?"

"Ah, bir yerden kıskançlık kokusu alıyorum."

"Kıskanç değilim ben!" diye çemkirdin. Avcuna tırnak izlerinin geçtiğini fark ettin ama o bunu görmemişti.

"Tamam ya," dedi ve sırıttı. "...kızma bana."

Yine bütün gün aynısı oldu. Cama çıkmasına ya da perdeleri açık bırakmasına izin vermedin ve bütün gün o kadını gözetledin.

Hatta sırf Fransız cama çıkmasın diye çamaşırları bile sen astın.

Ve üşenmeden saydın, o kadın tam 13 kere cama çıkmış ve 9 kere sizin eve bakmıştı. Özellikle de onun penceresine.

"Yarın gidip ekmek almam lazım." dedi Fransız akşam yemeğinde sana.

"Ben sabah alırım." dedin hemen. O da çatalını falan bırakıp kollarıyla masaya yaslandı ve biraz sana doğru eğildi.

"S/A neden beni 2 gündür dışarıdan sakınmaya çalışıyorsun, dürüstçe söyler misin?"

"Özel bir nedeni yok."

"Emin misin?"

"Evet." diye kestirip attın ama yalan söylediğini anladığını bilmiyordun.

Bu sefer gece sen teklif etmeden seninle yatmak istedi ve sen de tamam dedin. Ertesi sabah yine erken kalkmaya çalıştın ve yine uyandığında onu yanında bulamadın.

Aşağı inip mutfağa baktın. Mutfakta değildi. Hemen odasına koşup odasına da baktın, orada da değildi.

İçini büyük bir korku kapladı. Etrafı iyice kolaçan ettin ve not falan da bulamadın. Bir anlığına 'beni yine mi bırakıp gitti' diye bir düşünce kapladı aklını ve gözlerin doldu.

Sen neredeyse ağlayacakken biri anahtarla kapıyı açtı. Bu oydu, elinde de ekmek poşeti vardı ve sinirleri bozulmuş gibi duruyordu.

"Nerelerdeydin!?" diye bağırdın ve ağlayarak ona sarıldın. O da sana sarıldı.

"Bir şey yok, ekmek almaya gitmiştim." dedi saçlarını okşayıp seni yatıştırırken. Sen ise buna rağmen ağlamaya devam ediyordun. Yüzünü yavaşça kaldırdı ve ona bakmanı sağladı.

"Ben seni nasıl bırakıp giderim?" dedi. Sen ise ona daha sıkı sarıldın.

"Bu arada, eğer karşı komşu yine evimizi dikizleyip benim hakkımda bir şey söylerse evli olduğumuzu söyle, ben ona öyle söyledim."

"Bir dakika- ney!?"









18. Bölüm Sonu

ғʀᴀɴsɪᴢ İᴍᴘᴀʀᴀᴛᴏʀʟᴜğᴜ x ʀᴇᴀᴅᴇʀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin