Derin bir nefes aldım. Ferah hissettiren ofisim şimdi beni boğuyordu. Dün çoğu arkadaşım üst kattaki ofise nakil olmuştu. İki elin parmaklarını geçmeyecek kadardılar şimdi.
Burada sadece Sunoo ile anlaşabiliyordum. Onun sebebi de Yun Hee ile tanışmamdaki en büyük etken oydu. Hyunjin ile daha önce kahve standının önünde sohbete dalmıştık. Sohbeti hoş bir çocuktu. Onun hakkında sadece bunu söyleyebilirdim.
Yeji ile daha önce hiç konuşmuşluğum yoktu. Toplantı odasında iş gereği bazen birbirlerimizin fikirlerini sorardık sadece. Wooyoung, onunla da Sunoo gibiydim. Kısacası en iyi anlaştıklarım hep üst kattaki ofisteydi. Bu durum benim için o kadar da sorun değildi aslında, nasıl olsa aynı şirketteydik elbet bulurduk bir buluşma yolunu ama yine de yan masamdaki Jungwon'u özlemiştim.
Daldığımı fark edince silkelendim. Dün gece uyuyamamıştım. Dalmalarım uykusuzluğumdan dolayıydı. Az önce Sunoo'nun benim için getirdiği kahveden bir yudum aldım. Sabah göz altındaki mor halkaları kapatmayı unutmadığım için kendimi alnından öpmek istiyordum.
Kahve bardağını bırakır bırakmaz elime tabletin kalemini geri aldım. Bir haftadır bir balo kıyafeti için uğraşıyordum. Okulların kapanmasına az kalmıştı ve liseli kızların şimdiden telaşa girdiğini kendi zamanımdan tahmin edebiliyordum.
Şu sıralar pastel tonlar modaydı. Elimden geldiğince de pastel tonlara yakışacak bir tasarım yapmaya çalışıyordum.
Masama birinin tıklatmasıyla geri kafamı kaldırmıştım. Sunoo "Toplantı odasına." Demişti. Oldukça da neşeli görünüyordu. Elinde stajerliği ve tabletiyle camlar ile çevrili toplantı odasına yürümeye başladığında bende tabletimi ve kahvemi alıp ayağa kalktım. Toplantı içeriğini az çok tahmin edebiliyordum.
Taehyun geldiğinden dolayı yeni bir plana ihtiyacımız vardı. Kimse kendi kafasına göre bir şey tasarlayamaz, ekip olarak çalışmamız vurgulanırdı. Peki ben bu kuralı dinliyor muydum? Hayır.
Toplantı odasına girdiğim ilk an Taehyun ile gözlerimiz kesişmişti. Aptal gibi gözlerimi kaçırmadım. Refleks olarak gözlerimi yere indirecek olsam da yapmadım. Zaten benim yapmama gerek kalmadan kendisi bakışlarını yere eğmişti.
En azından suçlunun kendisi olduğunu biliyordu.
Toplantı odasından çıkmamak için kendimi zor tuta tuta Hyunjin'in yanındaki boş sandalyeye oturdum. Tabletimi kucağıma bırakıp kahvemi masaya koydum. Kafamı da kaldırmadım çünkü Taehyun'un bakışlarını hissediyordum üstümde.
Ne kadar gözden uzak, kendisinden uzak olursam benim için o kadar kolaydı. Zorla zor toparladığım hayatımı tekrar onun yüzünden batırmak istemiyordum. Çünkü bu sefer sadece kendimi değil çevremdeki insanları da üzecektim.
Her şey yerli yerindeydi. Hayatımda o geldi diye hiç bir değişiklik olmayacaktı.
***
Toplantı başlayalı yarım saat oluyordu. Bir idol için sahne kıyafeti tasarlıyorduk. Tasarlayacağımız şekli seçmiştik. Tek parçadan oluşacaktı. Kumaşlar konusunda Sunoo'ya güvenerek o aşamayı atlamıştık.
Hyunjin kaba bir görüntü elde edebileceğimizi söylemişti. Böylece göze kaba ama şık gözükecekti. Herkes bu fikire katılmıştı. Ben ise hiçbir şekilde fikrimi belirtmiyordum. Mümkün olduğunca konuşmamaya çalışıyordum.
Taehyun'un bakışları artık beni rahatsız etmeye başladığında kafamı not aldığım tabletimden kaldırdım. Gözlerine gözlerimi kilitledim. İnanın bana bu benim için o kadar zordu ki. Karşımda beni yerle bir eden adam oturuyordu ve ben hiçbir şey yapmadan öylece bakıyordum ona. O ise hiç utanmadan aynı şekilde karşılık veriyordu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thin Border / taegyu
FanfictionChoi Beomgyu ve Kang Taehyun yıllar sonra tekrar karşılaşırlar. "Onu tanımamazlıktan geldim."