Yorum yapmayan kardeşlerimin alnından öpüyorum. Ve yorum ile oy sayısı artana kadar da yeni bölüm atma hızımı yavaşlatacağımı söylüyorum.
~~
"Bize kızmayacak mısın?" Soobin'in sesini duymam ile bakışlarımı camdan yan koltukta oturup arabayı süren Soobin'e çevirdim. "Hayır." Dedim.
Hak etmişti çünkü.
Ben Taehyun ile bulunduğum odadan daha çıkmadan Soobin koluna girdiği Huening Kai ile odaya beni iterek dalmış ve Taehyun'a çullanmışlardı. Güya bana verdikleri 'Taehyun'u gördükleri ilk yerde yumruklama' sözünü tutacaklardı.
Huening Kai zil zurna sarhoş olduğu için Taehyun'a yumruk atayım derken Soobin'i yumruklamıştı. Soobin de Huening Kai'ye sinirlenip üstüme ittirmişti. Bunu Taehyun görünce de 'hareketlerine dikkat et.' deyip Soobin'e diklenmişti. Anlayacağınız Taehyun arsızlık yaparak beni korumaya çalışıyordu.
Olay Yeonjun'un gelmesiyle büyümemiş ve sonlanmıştı. Arabada Huening Kai'yi arka koltuğa tabiri caizse tıkarak eve gidiyorduk şimdi.
"Hem niye kızayım?" Dedim. Daha çok içimdeki yağlar erimişti. "Pop! Pop!" Arkada Huening Kai'den duyduğum sesle arkamı döndüm. Ellerini iki yana açmış dün izlediği K-Pop klibini yapmaya çalışıyordu. Göz devirip geri önüme döndüm.
"Bilmem. Sanki önemli bir şey konuşuyordunuz." Gözlerimi kırpıştırdım. İster istemez de iç çektim. "Yok daha neler." Dedim ama yalandı. Üstelik ben Soobin ve Huening Kai'ye asla yalan söylemezdim. Taehyun geldiğinden beri bu yalanlarımın sonu gelmiyordu ama. Her ne kadar pembe yalan olsa da yalan yalandır.
Soobin üstünde fazla durmak istememiş olmalı ki "Hyuka kafamı şişirdin." Diye azarlamıştı Huening Kai'yi. Soobin sinirliydi çünkü biricik 'hastası' ile konuşmasını bölmüştü Huening Kai.
Zaten birazdan Huening Kai'yi arabadan atacaktık çünkü "I can't stop me!" Diye bağırarak, galiba ana nakaratın hareketlerini yapmak istemiş olmalı ki kollarını öne uzatmıştı. Bunu yaparken eli Soobin'in koluna çarpmıştı. Soobin de kontrolü kaybedip yan şeride geçmişti, Tanrıya şükürler olsun ki Soobin'in refleksleri hızlıydı. Eski kontrolü sağlamış sonra da arabayı kenara çekip Huening Kai'yi pataklamıştı.
***
Asansör açılır açılmaz kendimi dışarı attım. Fazla havasızdı ve beni boğuyordu. En alt kattaki otomattan aldığım kahveleri bir tepsiye dizmiş ve ekip arkadaşlarıma dökmeden ulaştırmak için o kadar çok çaba harcamıştım ki kendimi ödüllendirmem gerekiyordu herhalde. Ve evet Taehyun'a da almıştım kahve.
Sunoo'dan başlayarak dağıttım kahveleri teşekkür dilekleri ile karşıladım. İyilik meleği değildim ama bugün içimden gelmişti. Tepside sadece iki tane kahve kalınca bir tanesini kendi masama koyup diğerini Taehyun ile göz teması kurmaya dikkat ederek yan masamdaki Taehyun'a götürdüm. Yan masa dediğime bakmayın. Arada bir yol vardı. Yakın değildi masalarımız yani. Ama yine de kafamı çevirince direk onu görmek sinirimi bozuyordu.
Taehyun ilginç bir şekilde bana gülümseyerek bakıyordu ve az önce masasının üstünde olan yarısı dolu olan kahveyi çöpe attığını görmüştüm.
Masasının önüne gelince ayağım yere montelenmiş olan gri halıya takılmış gibi yaptım. Kahve olduğu gibi üstüne dökülünce de sırıtmamı engelleyerek elimi ağzımın üstüne koyup şaşırmış gibi yaptım. Taehyun yüzüme öyle odaklanmıştı ki aslında ayağımın takılmadığını bile görmemişti. Üstelik bugün beyaz giyinmişti ve bu benim şansımaydı.
Kesinlikle şirkete girerken onu görüp üstündeki beyaz kıyafeti berbat etme fikri gelmemişti aklıma. Kesinlikle kendimce dünki dediklerinden dolayı intikam almıyordum ondan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thin Border / taegyu
FanficChoi Beomgyu ve Kang Taehyun yıllar sonra tekrar karşılaşırlar. "Onu tanımamazlıktan geldim."