10

2K 223 282
                                    

Yazım yanlışı olabilir, fazla beklettiğim için hemen atıyorum.

***

Min Jeong'un fotoğraf çekimi başlamadan önce oturup uzun uzun konuşmuş, eski okul arkadaşlarımızı gömmüştük.

Uzun bir aradan sonra çok iyi hissettirmişti, farklı bir insan yüzü görmek ve farklı arkadaşlar ile takılmak. İlk başta garipsesem dahi ve de açacak konu bulamasam dahi Min Jeong yanında rahat hissettiriyordu.

"Soracağım ama bir türlü fırsat bulamadım. Taehyun'un gittiğini sanıyordum." Dedi kahvesinden yudum alırken.

Gözüm o sırada yan masada kaçamak bakışlar ile bize bakan Taehyun'a kaydı. Gözlerimiz kesişince sanki bana bakmıyormuş gibi davranmış bakışlarını anında yere çevirmişti.

"Geri geldi." Dedim onunla ilk karşılaştığımız an aklıma dolarken. "Senin için mi geldi?" Heyecanla söylemişti bu kelimeleri.

Beni gördüğünde yüz ifadesi; şaşkınlığı, hüzünü, özlemi, paniği barındırıyordu. Eğer zaten beni görmeyi planlamış olsaydı gözlerinden geçen bu duygulara şahit olmazdım. "Sanmıyorum, ilk karşılaştığımızda oldukça sakindi."

Masamdaki klavyeyi geriye itip dirseklerimi oraya yasladım. "ah, bu çok heyecan verici." Ellerini havaya kaldırıp yumruk yaptığında güldüm.

Saçını geriye itip "konuşmuyor musunuz? Bakışları ile seni yiyor şuan." Demişti gözleri arkaya kayarken.

Derin nefes aldım. "Konuşuyor gibi mi gözüküyoruz?" Dedim. Dudakları bir şey söyleyecekmiş gibi açılmış sonra hemen kapanmıştı. "Sende haklısın, o gittikten sonra yıkıldın." Demişti.

Eğer bu konu şimdi açılırsa zırıl zırıl ağlayacağım için konu değiştirdim. "En son Jimin ile birlikteydiniz o ne oldu?" Jimin'in ismini duyar duymaz kocaman gülümsemişti. Min Jeong'un yanında konu değiştirmek istiyorsanız Jimin'den bahsetmeniz yeterliydi. İkisi üniversitenin en gözde çiftlerindendi. İkisiyle de iyi anlaşırdım. Zaten Min Jeong ile bir sürü ortak dersimiz olduğu için de arkadaş olmamız o kadar da zor olmamıştı.

Gözleri parlaya parlaya bana Jimin'i anlatmaya başladığında arkama yaslanıp heyecanına ortak oldum.

***

Min Jeong gitmeden önce Müdür Kim'in yanına uğrayıp biraz konuşmuştum. O sırada Min Jeong şirketi gezmişti.

Müdür Kim ile konuşma sebebim ise yine Min Jeong'du. Söylediğine göre bir şirkete bağlı çalışmıyordu. Bazen defilelere katılıyormuş ama sabit maaşı yoktu. Bende bizim manken kadromuz boş olduğu için Bay Kim ile konuşmuştum. Oldukça sevinmiş sözleşmeyi direk imzalatmayı önermişti.

Şimdi ise üst kattaki koridorun sonundaki ecza dolabından tentürdiyot, pamuk ve biraz daha karıştırma sonucu bulduğum merhemi kucaklamış ofisin olduğu kata gidiyordum.

Ofise girdiğimde kimse ile bakışma yaşamamak için yüzüme yere eğdim ve direk lavaboya doğru ilerledim. Kapıyı dirseğim ile açıp içeri girdikten sonra elimdekileri tezgaha koymuş lavabodan geri çıkmıştım.

Lavabodan çıkar çıkmaz Taehyun ile bakışlarımız kesişince artık buna alıştığımı fark ettim. Önceki gibi bana rahatsızlık vermiyordu artık. Bakmaması için her ne kadar şantaj yapsam dahi beni ciddiye almamasından kaynaklıydı belkide.

Kendisine doğru yaklaştığımı anlamış olmalı ki kaşlarını çatmıştı. Yanına varınca "gel benimle." Dedim. Başını sorgular gibi yana yatırmış elindeki dijital kalemi masaya koymuştu. ''neden?"

Thin Border / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin