Bu bölüm kapağımızı yapan canım arkadaşım Aycan Yeşilçimen için ! :* Multi de ki şahane çalışmada onun eseri.
Aslında daha geç yayınlamayı planlıyordum ilk bölümü ama gelen yorumlar, arkadaşlarımın teşvik cümleleri sonucunda dayanamadım ve Hakan'ın hayatı ile tanışmanız adına bu mini bölümü yazdım.
Umarım beğenirsiniz, lütfen görüşlerinizi benden esirgemeyin. Yeni bir hikaye yeni bir hayata adım atmak demek, bana göre. Beni yalnız bırakmayacağınızı umuyorum ve görüşlerinizi merakla bekliyorum.
İyi okumalar !
Yarım yamalak park ettiği arabasından koşarak indikten sonra hızla evin kapısına vardı genç adam.
''Selim ağabey, babam nerede ?''
''Odasında, Hakan Bey.''
Kapıdaki adama gülümsedikten sonra merdivenleri tüm gücüyle tırmandı Hakan. Her adımını diğer adımından hızlı atarken içi içine sığmıyordu. Nasıl sığsın ? Aşıktı, seviyordu, seviliyordu, evlenecekti ve bunu ilk olarak babasıyla paylaşma kararı almıştı.
Herkesin ondan korkmasına bir türlü anlam veremezdi Hakan. Evet biraz sert bir çehreye sahipti, hafiften asabi de olabilirdi ama yinede korkulacak bir adam değildi ki yahu ! Babasıyla kendisini yan yana görenler baba oğul olduklarına zorla inanırlardı hep. Sakin, ağırbaşlı, sinirli Yusuf Kurşun'un deli dolu, fırlama oğlu Hakan Kurşun. Simaları dışında hiçbir benzerlikleri yoktu babasıyla. Sonunda biten merdivenlerle derin bir nefes alarak, sabırsızca çaldı kapıyı Hakan.
''Gir.''
Babasının sesini duyar duymaz daldı odaya. Bekleyecek zamanı yoktu ki. Tez canlıydı o, bir de konu Ecrin'i ise asla yerinde duramazdı.
''Baba, sana bir şey söylemem lazım.''
''Oğlum, soluklan önce bir, nefes nefese kalmışsın yine.''
Soluklanmak mı ? ''Ah baba !'' dedi içinden Hakan. ''Ben yerimde zor duruyorum, ne soluklanması ?''
''Tamam, soluklandım. Söyleyeyim mi ?''
Oğlunun bu tavrına içinden homurdandı Yusuf Bey. Ne yaptıysa, hangi eğitimleri aldırsa da oğlunun karakterini değiştirememişti bir türlü. Onun gibi sert bir adamın oğlunun yüzünden gülümsemesinin eksik olmaması çok dikkat çekiyordu elbet. Herkes şaşıyordu baba oğul olmalarına. Yüzleri de benzemese hiç inanacakları da yoktu ya.
''Söyle bakalım.''
Oda da bir sağa bir sola adım attıktan sonra babasının tam karşısında durdu Hakan.
''Ben evlenmeye karar verdim.''
Babasının çatılan kaşlarını görmeyi elbet beklemiyordu Hakan, şuan da onu tebrik etmesi gerekmez miydi ?
Yusuf Bey ise oğlunun ağzından çıkan cümle ile çoktan huzursuz olmuştu bile. Kafasına göre nasıl böyle bir karar alabilirdi oğlu ? Kurşun soy adını taşıyacak kadını nasıl tek başına seçebilirdi ?
''Kimlerden bu kız ?''
''Tanıdığını zannetmiyorum baba. Adı Ecrin.''
İlk eksi puanını almıştı bile Ecrin. Çünkü tanınan bir ailenin kızı değildi ve Yusuf Beyin zihniyetine göre tanınan bir genden gelmiyorsan bu dünyada yoktun.
''Soyadı yok mu bu kızın ?''
''Rüzgar. Ecrin Rüzgar.''
Babasından gelecek olan cevabı sabırsızlıkla beklerken, babasının yüzündeki değişimi görünce içine bir şeylerin oturduğunu hissetti Hakan. Bilseydi, eğer ağzından çıkan ismin tüm hayatlarını değiştireceğini bilseydi babasına asla söylemez ömür boyu kilitli bir sandıkta yaşatırdı aşkını.
''Baba, bir şey demeyecek misin ?''
Yusuf Bey ise oğlunun ağzından çıkan isim ile çoktan çenesini sıkmış, gözlerini kısmış herkesin o korktuğu çehresine bürünmüştü bile. Rüzgar ! O lanet olasıca soyadı nasıl çıkardı oğlunun ağzından ?! Onca insan arasından kendi canından, kanından olan oğlu nasıl o soysuz soy adına sahip olan kızı bulurdu ?
''Dışarı çık Hakan, ben çağıracağım seni.''
''Baba sana evleneceğimi söylüyorum ve tepkin bu mu ?''
''Tanımadığım etmediğim bir kızı ailemize kabul etmemi beklemiyorsun herhalde!''
Babasının kararan bakışlarıyla ilk kez diğer insanlara hak verdi Hakan. Eğer bugüne kadar herkese bu bakışları sunmuşsa ondan korkmaları çok normaldi.
''Tanımak için çaba sarf etmiyorsun ki ! Akşam çağır tanışalım diyebilirdin en kötü. 'Dışarı çık Hakan'dan başka bir şey diyebilirdin.''
''Sen benimle dalga mı geçiyorsun Hakan ?! Ailemizin kararlarını bilmiyor musun ? Soyu nereye dayandığı belli olmayan bir kızı kabul edeceğimi mi zannediyorsun.''
Babasına karşı hep saygılıydı Hakan. Korktuğundan değil, ona karşı duyduğu sonsuz sevgiden kaynaklanıyordu bu saygısı ama şimdi babasının kelimeleri sevdiği kıza uzanıyordu.
''Sakın baba, bilip bilmeden sakın Ecrin hakkında konuşma.''
''Hakan, oğlum bak. Araştıracağım tamam mı, sadece senin için. Sonrada seni çağıracağım ve konuşacağız. Şimdi çık.''
Omuzları çökmüş bir halde odadan çıkarken kendisini evden dışarıya attı Hakan. İçi içine sığmayarak, heyecanla, babasından tebrik cümleleri alacağını hayal ederek gelmişti eve. Ne büyük yanılgı ama ! Babası hangi ara insanların soylarına bu kadar dikkat eder olmuştu ?
Çalan telefonuna baktığında arayan isimle yüzü güldü Hakan'ın. Ecrin'i arıyordu. Adını görmek, duymak bile gülümsetiyordu onu. Karşısında görünce elinin ayağına dolaşması çok normaldi tabii. Peki ya telefonu açtığında ne diyecekti meleğine ? Babam seni araştıracak diyemezdi elbet ? Susan telefonu tekrar çaldığında ekranı kaydırarak açtı telefonu.
Ruhunun ilacı sadece Ecrin'in sesiydi sanki. ''Alo'' diyen sesi bile çoktan rahatlatmıştı kasılan bedenini.
''Efendim meleğim.''
''Canım, konuştun mu babanla ?''
Yalan söylemek, hem de kalbinin sahibine yalan söylemek canını sıksa da şimdilik başka çıkar yolu yoktu Hakan'ın.
''Evde değilmiş canım, daha konuşamadım.''
Ecrin'in cevabını beklerken duyduğu çığlık sesiyle elinin ayağının boşaldığını, benliğini kaybettiğini hissetti Hakan. Saçının teline dokunmaya kıyamadığı meleğinin canını kim yakıyordu ?
''Ecrin, cevap ver, Ecrin duyuyor musun beni ? Ecrin !''
Onun sesini duymak için yanıp tutuşan bedeni şimdi kapanan telefonla sinirden kaynamaya, azap ateşinde kavrulmaya başlamıştı bile.
Aldıkları evlilik kararının ardı arkası kesilmeyen felaketlerin başlangıcı olduğunu ne o ne de Ecrin bilmiyordu elbet. Bilseler bile vazgeçmezlerdi aşklarından. Sadece adlarını birbirlerine saklar, birbirlerine yeterlerdi ama bunun içinde artık çok geçti.
Görüşlerinizi merakla bekliyorum
Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECRİN
General FictionAşk ne değişik şey, ya her şeysin ya hiçbir şey. O şimdi bir hiçti. Dışı kahkaha atarken, ruhu susmaksızın ağlıyordu. Çok gülen insanlar aslında çok mutsuzdurlar sözü onun için vardı. Hakan Kurşun. O artık gerçekten bir kurşundu ve ilk kendisini vur...