Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun! Bin bir emek, sevgi ve zorlukla yetiştirdiğiniz evlatlarınızdan yıllar sonra aynı emeği ve sevgiyi görürsünüz inşallah. İyi kalpli, tüm melek anneler iyi ki varsınız. :***
Büyük ihtimal yazım yanlışlarım var. Başımda bilgisayar diye dikilen kardeşimden dolayı iyice kontrol edemedim. Şimdiden kusura bakmayın.
Bu bölüm benim ve hikayemiz için önemliydi. İlk kez zaman atlaması yaptım, aradaki bağlantıyı kurmak için ekstra bir çaba harcadım ve güzel olduğunu düşünüyorum. Lütfen, sizlerde görüşlerinizi benden esirgemeyin.
Rakısından bir yudum daha aldıktan sonra ay ışığının renklendirdiği denize biraz daha baktı Hakan. Susuyordu. Yeni tanıştığı ama artık ebedi dostu olan adamda susuyordu. Oturduğu yerde dönerek Baranla konuşmaya karar verdi Hakan. O bu kadar susamazdı ki, aslında o hiç susamazdı. Kelimelerle anlaşmak varken, susarak yanlış anlaşılmalara davetiye çıkarmak hep ters gelmişti ona.
Rakısından bir yudum daha alırken ''Anlatsana Baran.'' dedi. ''Neden dayak yemek istediğini, daha doğrusu ölene kadar neden dövülmek istediğini... Çünkü deliye benzemiyorsun kardeşim sen. En azından benim kadar.''
Elindeki bardağı sağa sola çevirirken diğer yandan da önündeki denize bakıyordu Baran. Deniz. Artık nefret ediyordu denizlerden. Kokusundan, suyundan, deniz ismini taşıyan herkesten, tüm kadınlardan... Hakan'ın aksine koca bir yudum aldıktan sonra başladı anlatmaya.
''Karım, bir yanlış anlaşılma yüzünden intihar etti. Denize attı kendisini gözlerimin önünde. Hem de kucağında kızımızla birlikte.''
Elindeki bardağı düşürmemek için masaya bıraktı Hakan. Anlayamazdı onu, daha önce hiç baba olmamıştı ki. Ama sevdiğin birini kaybetmek nedir iyi bilirdi. O da kaybetmişti. İlk annesi kaymıştı ellerinin arasından, hemen ardından da Ecrin'i. Kendi acısını her zaman yaptığı gibi içinin en derinlerine, kimsenin ulaşamayacağı kilitli kapıların ardında gömdükten sonra baktı Baran'a. Sözsüz eylemiyle belirtti devam etmesini.
''Beni dinleseydi, eğer bir kelimemi daha dinleseydi olmazdı bunların hiçbiri. Hayatım dediğin insanın sana hiç inanmaması ne kadar acı bilir misin Hakan? Kokusuna doyamadığın kızının gözlerinin önünden kayıp gidişi, onu tutamayışın ne yaralar açar kalbinde. Kaç bıçak darbesine eş değerdir.''
Rakısından diğeriyle yarışacak koca bir yudum daha aldı Baran.
''Deniz... O kadına zerre üzülmedim. Nefret ediyorum ondan, deniz ismine sahip her şeyden, tüm kadınlardan. Tek yıkıntım kızım, Bade'm. Bugün ölmek istediysem tek sebebi ona kavuşmak. Beni öbür dünyada pekte iyi şeylerin beklemediğini biliyorum aslında ama kızım... Ona kavuşmak için her şeyden geçtim artık. Evlat acısıyla kavruluyor içim.''
Yüzünü sıkıntıyla ovalarken asıl amacı yüzünden süzülen yaşları engellemekti Baran'ın. Hakan ise onun aksine gizlemeden döktü iki damla gözyaşını. Onun acısını kendinde hissetti. Yıllar mı gerekiyordu illa ebedi dost olmak için. İki saattir tanıdığı adam herkesten yakındı şu an ona.
''Senin.'' Dedi Baran. ''Senin hikayen ne? Gecenin bir yarısı dört adamın önüne kendine attığını göre kaybedecek bir şeyin yok?''
Kaybedecek bir şeyin yok. Acı bir tebessüm peyda oldu Hakan'ın dudaklarında. Doğru dedi içinden. En vasat durumdayım, en dipteyim. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyim yok!
''Bende kaybettim Baran. Annem... Tanımıyorum bile onu. Sadece silik görüntüleri var hafızamda. Bir gece babamla dönerken maganda kurşunun kurbanı olmuş. Eksik bir çocukluk geçirdim. Çünkü annem yoktu. Çünkü annen yoksa eksiksindir. Yusuf Kurşun... Babam. Baba demeye utandığım, onun kanını taşımaktan utandığım insan. Annem ölmeden önce iyi birisiydi, severdi beni. Bölük pörçük de olsa hatırlıyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECRİN
Ficción GeneralAşk ne değişik şey, ya her şeysin ya hiçbir şey. O şimdi bir hiçti. Dışı kahkaha atarken, ruhu susmaksızın ağlıyordu. Çok gülen insanlar aslında çok mutsuzdurlar sözü onun için vardı. Hakan Kurşun. O artık gerçekten bir kurşundu ve ilk kendisini vur...