9

2.4K 260 87
                                    

Komşuların başımıza toplanmasını umursamadan kapıya vuruyordum. Kapıyı her açmadıkları saniyede yumruklarımı daha da sertleştiriyordum. Sabrım tükenmişti, artık ne olacaksa olsun diyordum. Jungkook'un bu evde bir dakika bile durmasına tahammül edemiyordum. En sonunda kapıyı Jungkook'un babası olduğunu tahmin ettiğim adam açtı. Orta boylu, sıska biriydi. Yüzünde morluk vardı. Şaşırmıştım. Bunu Jungkook mu yapmıştı? Onun yapma ihtimali neredeyse sıfırdı. 

"Bu gece vakti ne istiyorsun serseri?"

Normalde sorunları sert yolla çözmezdim, konuşmak tercihimdi ama bu adamın zihniyetini biliyordum. Belimdeki silahı çıkarıp Jungkook'un babasına doğrulttum. Silahın emniyeti açıktı. Tek derdim Jungkook'u buradan alıp gitmekti. 

"Çabuk Jungkook'u çağır."

"Sen kimsin? " Yüzündeki korku her halinden belli oluyordu. Gücü sadece Jungkook gibi kırılgan kişilere yetiyordu. "Hemen gitmezsen polisi ararım!"

"Muhtemelen bu silah polis gelmeden ateş edecektir. Sadece Jungkook'u istiyorum. Sen de bu gece canlı çıkmak istersin değil mi?"

"Eğer Jungkook bu gece bu evden giderse bu onun sonu olur, bunu bil."

"Ne yapacaksın ha? Oğlunu mu öldüreceksin aşağılık herif!"

"O bir günahkar! Ne yaptığının farkında bile değil!"

Sinirden gözüm dönmüştü. "Jungkook geliyor mu?" 

Kapının arkasında Jungkook belirince bakışlarımı oraya yönelttim. Annesi onu kolundan çekiştirip buraya getirmişti. Kadının kocasından pek bir farkı yoktu. 

Jungkook'un babası ona doğru döndü. "Hadi git ama bil ki seni bu dünyada yaşatmayacağım." 

Bu sözlerden sonra Jungkook ağlamaya başladı. Resmen onu manipüle ediyordu. 

"Taehyung ben, ben gelmeyeceğim. Olmaz!" 

"JUNGKOOK GEL DEDİM SANA!" Sabrım tükenmişti.

Bağırmamla Jungkook'un babası oğlunu yakasından tutup bana doğru fırlattı. Jungkook üzerime doğru düştü. Hemen onu tutup kaldırdım. 

"Şimdiden kendini öldün say!" Jungkook'un babasının bu tehditiyle şok olmuştum. Beyni yıkanmış, vasat biriydi. Böyle birisi nasıl çocuk sahibi olabilirdi?

"Baba..." Jungkook kollarımın arasında ağlıyordu.

"Bana baba deme! Sen tanrının bize cezasısın. Cehennemde yanacaksın pislik! Utanıyorum senden." Son sözlerinden sonra yere tükürüp kapıyı kapattı. Sonunda Jungkook'u bu evden çıkarmıştım ama babasının da nasıl bir ruh hastası olduğunu fark etmiştim. 

Silahı belime yerleştirdim ve Jungkook'u kucağıma aldım. Hala ağlıyor ve titriyordu ama asla bana bakmıyordu. Apartmandan çıkınca soğuk hava yüzünden ürperdiğini hissettim. İlk önce onu ön koltuğa yerleştirdim sonra da kendim sürücü koltuğuna binip aracı çalıştırdım. Yol boyunca hiç konuşmadık. Bazen Jungkook'un ağlamaları hıçkırıklara dönüşüyordu ve vücudu sarsılıyordu. Eve gelince aracı garaja park edip Jungkook'u yine kucakladım. Yaptığım hiçbir şeye itiraz etmiyor hatta hiçbir tepki vermiyordu. Sanki ölü gibiydi. Biliyordum, çok korkuyordu. Babası olacak lanet herif işini biliyordu. Onu öyle bir manüpile etmişti ki, Jungkook elinde imkan olmasına rağmen evden çıkmak istememişti. 

Kucağımda Jungkook varken biraz zorlansam da evin kapısını açıp içeriye geçtik. Onu kendi odama götürüp yatağa bıraktım. Aslında Jungkook'u yatağa uzandırmaya çalışmıştım ama o oturmayı tercih etti ve uzaklara doğru daldı. Bu hali beni daha da üzüyordu. Onun sadece bedenini o evden çıkarmıştım, ruhu hala oradaydı ve babası ona eziyet etmeye devam ediyordu. Yutkundum. O kadar olay olmuştu ve asla çekinmemiştim ama şimdi Jungkook bu haldeyken ondan çekiniyordum. 

devil in a new dress [taekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin