Arkamı döndüğümde kimse ortada yoktu. Jungkook'un yüzü bembeyaz olmuştu.
"Bebeğim babanı mı gördün?"Jungkook kendine gelmek için gözlerini kapattı ve başını iki yana salladı. Dudakları titriyordu. Çok korkmuş olmalıydı.
"H-hayır galiba yanlış gördüm."
"Emin misin?"
Hiçbir şey diyemedi. Gözlerini kocaman açmış bir şekilde bana bakıyordu. O da emin değildi. "Pekala ben gidip evin etrafını kontrol edeceğim."
Beni kolumdan yakalayıp içeri çekti ve dış kapıyı kapattı. "Taehyung lütfen gitme. Belki göz yanılsamasıdır bilmiyorum ama yine de korkuyorum. Burada kal, olur mu? Başına bir şey gelsin istemiyorum."
Jungkook haklıydı. Eğer babası evin etrafındaysa hatta Jungkook onu gördüğünü düşünüyorsa kesinlikle bir şeyler olacaktı. En iyisi evde oturmaktı. Benim önceliğim Jungkook'du. Eğer benim başıma bir şey gelirse onu koruyacak kimse yoktu.
Dış kapıyının tüm kilitlerini kitleyip Jungkook'a sarıldım. Hemen o da bana sıkıca sarılıp kafasını boynuma gömdü. Saçlarını koklayıp öptüm. Hem benim hem de onun sakinleşmesi gerekiyordu. Bir süre öyle durduktan sonra ayrıldık ve alışveriş poşetlerini mutfağa taşıdık.
"Bugün ne yemek istersin bakalım?"
"İştahım yok Taehyung, istemiyorum bir şey." O böyle söyleyince ben daha da üzülüyordum. Anın keyifsizliği yüzünden ben de bir şey yemek istemiyordum ama kendimizi de toparlamamız gerekiyordu.
"O zaman pasta yapalım mı? Hem akşam yemeği niyetine yeriz hem de keyifli vakit geçiririz." Jungkook mutfak tezgahına tutunup kendi yasladı. Dudaklarını büzüp, bakışlarını yukarıya kaydırdı ve düşünüyor gibi yaptı. Şu an bile o kadar tatlı duruyordu ki.
"Hmm, olabilir."
Jungkook'u kollarından tutup dayandığı tezgaha oturttum. "Ya da bu gece seni mi yesem, hm?" Bu gibi durumlarda Jungkook hemen yaramaz çocuk oluyordu. Normalde çok tatlı birisidir ama azgın ya da kıskanç olduğunda kesinlikle başka birine dönüşüyordu. Bu halleri hoşuma da gidiyordu.
"Olmaz Taehyung nasıl yiyeceksin ki beni?" Naz yapıyordu. Suyuna gitmek istedim ama biraz da onu şaşırtmak istiyordum.
"Haklısın yiyemem seni, hadi pasta yapalım." Dediğim şeyle suratını astı.
"İstemem ben pasta falan o zaman. İndir beni hemen." Kollarından tutup tezgahtan kaldırdım ama bu sefer onu yere bırakmak yerine kucağıma aldım. Hemen bacaklarını belime, kollarını da boynuma doladı.
"Ama sen bu kadar çabuk pes edersen olmaz ki." Dudaklarını yalayınca bakışlarım orada takılı kaldı. Sesli bir şekilde yutkundum. Bunu fark eden Jungkook'un ise dudakları kıvrıldı. Tam o sırada Jungkook'un telefonu çaldı. Jungkook hiç aldırış etmeden kucağımda hareket ediyor, beni kendine çekmeye çalışıyordu.
"Bebeğim."
"Hm?"
"Telefonun çalıyor." Kucağımda daha fazla hareket edip yüzünü daha fazla bana yaklaştırdı.
"Boşver Taehyung."
"Jungkook dikkatim dağılıyor, açsana telefonunu." Bunu dedikten sonra onu kucağımdan indirdim. Bana bakıp gözlerini devirdi ardından arkasını dönüp mutfaktan çıktı. Yürürken bilerek kalçalarını kıvırtarak ilerledi. Özellikle bunu yaptığı o kadar belliydi ki kabarmaya başlamıştım. Ben de peşinden gittim.
"Ah, ama Taehyung'a sormam lazım." Jungkook bana şüpheci bakışlarla bakıyordu. Telefonda kim vardı merek ediyordum. Tek kaşımı kaldırıp ne var dercesine ona baktım. Jungkook telefonu kulağından çekip bana doğru fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil in a new dress [taekook]
Fiksi Penggemardindar bir ailenin eşcinsel çocuğu jeon jungkook.