27

887 84 48
                                    

Taehyung'un odasındaydık. Ben yatakta otururken Taehyung ise odasını turluyor ve çözüm üretmeye çalışıyordu. Taehyung Almanya'ya gitmek istemediğini söylese de ailesi onu temelli olarak burada bırakmak istemediklerini söylüyorlardı. Ayrıca Almanya'da ki üniversitelerin eğitim kalitesinden bahsedip durdular tüm yemek boyunca. Eminim Taehyung için en iyisi buydu. Ben daha üniversiteye gidebilir miyim diye düşünemezken Taehyung'un böyle bir fırsat yakalamasına sevinmiştim.

Peki sadece bunları mı düşünüyordum? Asla.

Gerçekçi olacağım bu işin iyi bitmeyeceğini biliyordum. Ne zannediyordum ki? Taehyung ile sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşayacağımı mı? Üstelik elimde kelimenin tam anlamıyla hiçbir şeyim olmazken. Cidden hiçbir şeyim yoktu. Elimdeki tek şey belki de Taehyung'a olan sevgimdi fakat görünen o ki bu yeterli değildi. Taehyung'un tişörtünü tutup onu durdurdum. Neyi düşünüyordu ki?

"Taehyung kabullenmemiz gereken şeyler var." Taehyung dalgın bakışlarından kurtulup bana öfkeyle baktı. Biliyordum öfkesi bana değildi ama gerçekleri de duymak istemiyordu. Kabul etmiyordu.

"Tanrım, Jungkook neyi kabul edeceğiz? Yine o sikik eve gidip dayak yemeni mi kabul edeceğiz? Hayatının daha da boktan bir hale gelmesini mi kabul edeceğiz ha? Ben oraya gidince rahat yaşayıp mutlu olacağım mı sanıyorsun cidden? Her gün acaba yaşıyor musun diye meraktan yavaş yavaş öleceğim, farkında değil misin?"

Taehyung'un dediği şeylerle kafamdan vurulmuşa dönmüştüm. Korkuyla ona bakıyor ama hala tişörtünü tutmaya devam ediyordum. Hiçbir şey demeden bakışlarımı yere indirdim. Gözümden artık yaşlar akmaya başlamıştı. Pekala fazla bile dayanmıştım. "Taehyung yani? Yani?! Öleceksem, öleceğim. Farkında mısın buna engel olamıyoruz. Ne yapacağım ki, ne yapacağız Taehyung söylesene?!"

Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ve Taehyung'un gözlerine bakmaya başladım. "Taehyung, bitti tamam mı? Bitti. Elimizden gelen bu kadardı." Taehyung bir süre sadece gözlerime baktı ve hiçbir şey demeden odasından çıktı. Tüm gece tek başıma kaldım o odada. Taehyung hiç gelmedi, benim de ağlamam hiç bitmedi.

Sabah ne zaman uykuya daldığımı bilmeden uyanmıştım. Tüm gece ağladığım için başım ağrıyordu ve gözlerim neredeyse görüşümü kapatacak kadar şişmişti.

Hızlıca soğuk bir duş alıp kendime gelmeye çalıştım. Taehyung'un ailesiyle aynı evdeydim ve onların olan bitenden haberi yoktu. Bilmelerini de istemiyordum zaten. Hala gözlerim şiş ve berbat görünüyordum. Elimden geldiğince gülümsemeye çalışarak alt kata indim. Salonda kimseyi bulamayınca evin sessizliği dikkatimi çekti ve kısa zamanlı bile olsa içimi bir endişe kapladı. Evde birini bulma umuduyla mutfağa girdiğimde Taehyung'un annesini gördüm. Fesleğenimi dikkatlice suluyor ve bir şeyler düşünüyormuş gibi duruyordu. Hiçbir şey olmamasına rağmen ellerim terlemeye başlamıştı. Elimi eşofmanım ile kurutup, boğazımı temizledim. Bu sayede Taehyung'un annesi dikkatini fesleğenden bana yönlendirmişti. Utandığımdan mı yoksa genel olarak iletişim beceriksizliğimden mi bilmiyorum ama kendisine tam olarak nasıl hitap edeceğimden hala emin olamıyordum. Aslında basit bir şeydi ama Taehyung ile sakladığımız sırlar yüzünden içimdeki endişe beni panikletiyordu ve ağzımdan çıkan hiçbir kelimeden emin olamıyordum.

Kısa bir süre, cidden kısa bir süre, Taehyung'un annesi benimle bakıştıktan sonra mutfaktaki yemek masasına oturdu ve bana da oturmam için karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Hiçbir şey demeden ben de karşısındaki sandalyeye oturdum. Bayan Kim bakışlarını benden çekip başka bir tarafa bakmaya başladı. Yaptığı bu hareket beni daha da fazla tedirgin ediyordu. Bir şey biliyordu! Bir şey biliyordu ve bu onu rahatsız ediyordu.

devil in a new dress [taekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin