Kapı çalınca elimdeki son ıslak mendili de çöpe atıp etrafa göz gezdirdim. Kayganlaştırıcıyı hızlıca dolaba saklayıp mutfaktan çıktım. Taehyung üzerini değiştirmek için yukarı çıkmıştı ve etrafı ben temizlemek zorunda kalmıştım.
Kapıyı açınca Jimin yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Az önce yaşananları kendi içimde saklamaya çalışıp ben de Jimin'e gülümsedim. Bir süre o bana, ben de ona gülümseyince içeriye davet etmediğimi fark edip panikle kenara çekildim.
"Hoşgeldin Jimin, gelmez misin?"
"Gelirim tabi!" İçeriye kocaman bir adım atıp etrafa hızlıca göz gezdirdi. Ben de arkasından kapıyı kapattım ve iyice kilitledim. Son olaylardan sonra daha tedbirli davranmaya çalışıyordum. Taehyung'a babamı görmedim demiştim ama emindim, görmüştüm onu. Arabayla yoldan geçmişti. Aklımdaki tüm olumsuzlukları silip Jimin'e döndüm.
"Tekrar hoşgeldin Jimin. Evi bulman çok zor olmadı değil mi?"
Jimin tam cevap verecekti ki merdivenden inen Taehyung ikimizin de dikkatini dağıttı. Üzerini değiştirmişti ama saçları ıslaktı, duş almış olmalıydı. Saçlarından akan damlalar tişörtünü ıslatmaya başlamıştı. Tek eliyle saçını dağıtıp bize baktı.
"Hoşgeldin Jimin." Taehyung'un bakışları Jimin'in elindeki poşete takıldı. Oraya bakmasa ben bile Jimin'in elindeki poşeti fark etmeyecektim.
"Elindeki ne Jimin?" Jimin bana bakıp gülümsedi. Sanki bu soruyu sormamı bekliyordu.
"Pasta aldım."
Duyduğum şeyle yüzüm kızardı. Ben ve Taehyung da az önce pasta yapmak için mutfağa gitmiştik ama konu tamamen başka bir yere sürüklenmişti.
Taehyung ise benim aksime gülüyordu. "Biz de pasta yapacaktık bugün ama onun yerine mercimeği fırına verdik." Dediği şeyden sonra yüksek bir kahkaha patlatıp Jimin'i umursamadan elleri ceplerinde salona geçti.
Jimin tek kaşını kaldırıp bana imalı bakınca hemen elindeki poşeti alıp gülümsedim. "Sen salona geç istersen, ben bunu mutfağa bırakıp geleceğim."
Bir şey demeyip Taehyung'un gittiği yönden salona doğru ilerledi. Derin bir nefes verip mutfağa gittim. Az önce olanlardan dolayı hala kalbim hızlı atıyordu. Bir de Taehyung utanmaz gibi bunu Jimin'e ima etmişti. Beni heyecanlandıran bir olay yaşayınca kendime vakit ayırmam gerekiyordu. Sakinleşmek ve yaşadığım olayı idrak etmeliydim ama şimdi o vakti bulamamıştım. Panikle kendimi ve mutfağı temizleyip durmuştum. Şimdiden ter içinde kalmıştım, ev çok sıcak geliyordu.
Ben düşüncelerimin arasında boğulurken ensemde hissettiğim sıcak nefesle irkilip arkamı döndüm. Jimin'i görünce şaşırdım. Geldiğini fark etmemiştim bile. "Pastayı servis etmene yardım edebilirim." Dediği şeyle kafamı evet anlamında salladım.
"Ben pastayı paketinden çıkarıp keseyim Jimin." Arkamı dönüp ilk önce poşeti sonra da kutuyu çıkarıp pastayı masaya koydum. Elime bulaşan çikolatayı yalarken istemsizce ağzımdan ses çıkmıştı.
"Bu biraz sesli oldu Jungkook." Jimin'in gülüp söylediği şeyle yüzüm kızardı. Cidden istemeden yapmıştım. Ayrıca Taehyung neredeydi? İçeride hala oturuyor muydu?
"Pekala ben de tabakları çıkarayım. Ah, nerede bu tabaklar?" Jimin bir kaç dolabı açıp tabak bulamayınca kapatmıştı ki bir anda ses çıkmayınca arkamı döndüm. Keşke dönmeseydim. Açtığı dolapta tabaklar vardı ama çilekli kayganlaştırıcı da orada boy gösteriyordu. Yerde yuvarlanıp çığlık atarak ağlamak istiyordum.
"O ne?" Cidden sorulacak soru muydu bu Jungkook? Aferin, mala yat bakalım, zaten Jimin anlamayacaktı.
Hiçbir şey olmamış gibi gülümseyip üç tane tabak aldı. "Bilmiyorum Jungkook, bu evde siz yaşıyorsunuz değil mi?" Dolabın kapağını kapatıp yanıma geldi. Her şeyi anlamıştı. Normalde bu kadar fazla utanmazdım ama o gelmeden önce böyle bir şey yaptığımızı bilsin istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil in a new dress [taekook]
Fanfictiondindar bir ailenin eşcinsel çocuğu jeon jungkook.