Kapının çalmasıyla hemen ayağa kalktım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki canım acımaya başlamıştı. Dudaklarım arasından titreyerek çıkmıştı nefesim. Kapıya daha ilerlemeden Jimin'in sesini duymuştum. Hızlıca korkudan hepsini kilitlediğim tüm kilitleri açtım.
Kapıyı araladığımda beklediğimin tam aksine gayet iyi durumda bir Jimin'le karşılaştım. Yaralanması bir kenara yüzü gayet her zamanki gibi parlıyordu. Benim yüzümün rengi korkudan bembeyaz olmuştu muhtemelen.
"Jungkook dinle..."
Hiçbir şey demeden arkamı döndüm. Yine kandırmıştı beni. Jimin ne istese elde edebileceğini zannediyordu. Elde edemediği şey için yalan söyler ve sonrasında herkesin onu affetmesi beklerdi. Ailesi ya da çevresindeki insanlar onu hep alttan almış olabilirlerdi ama ben ne o karaktere ne de o güce sahiptim. Ufak yalanlar bile ağır geliyordu bana.
Tam arkamdan kapıyı kapatacağım anda Jimin kolumu tutup kendisiyle beraber beni de evin içerisine soktu.
"Jimin bak lütfen, lütfen git. Cidden yoruldum. Burada olman her şeyi daha da kötü yapar. Taehyung'la beraber bir şeyleri düzene sokmaya çalışıyoruz, varlığın bize sadece sorun yaratıyor."
İçimden geçen şeylerin en azından bir kısmını Jimin'e tek nefeste söyleyip tepkisini bekledim. Bir süre yüzüme baktı. Ne diyeceğini bilemediği için mi böyle yapıyordu anlamıyorum. Acaba ağır mı konuşmuştum?
Az önce benim yaptığım gibi hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve salona doğru ilerledi. Kendini koltuklardan birine bırakıp keyif çıkarır gibi yayıldı. Bana inat yapıyordu, çok belli.
"Jimin bak az sonra Taehyung gelecek git artık." Yüzüme bile bakmıyor hatta duymuyormuş gibi davranıyordu.
"Jimin yalvarıyorum git!"
Bana cevap vermemişti ki artık vermesine bile gerek kalmamıştı. Kapı zili çalınca ikimizin bakışları kesişti. Jimin ayağı kalkıp önümde dikildi. Hiçbir şey söylemiyor, sadece bakıyordu. Kapı zili tekrar çalınca korkmaya başladım. İstemsizce gözlerim dolmaya başlamıştı. Gözümden bir yaş damlayınca neredeyse zor çıkan sesimle Jimin'e yalvardım.
"Lütfen git."
Yine hiçbir şey söylemeyip arkasını döndü ve üst kata çıkan merdivenlere doğru ilerledi. Gidişini sadece izlemekle yetindim. Taehyung bu sefer kapı zilini çalmak yerine kapıya yumruk atınca koşarak dış kapıya yöneldim. Hemen gözyaşlarımı silip kapıyı açtım. Taehyung'un endişeli yüzünü görünce hiçbir şey demesine izin vermeden ona sarıldım.
"Jungkook bir şey mi oldu bebeğim, hm?"
Suçlu hissediyorum çünkü Taehyung bana artık sır olmayacak diye söz vermişti ama ben bunun tam tersini yapıyordum. O bana söz verip bunun için çabalarken ben ona anlatmam gereken şeyleri anlatmıyordum. Taehyung'un sözünde durmadığı gece çok üzülmüştüm, şimdi de Taehyung mu aynı şeyleri yaşayacaktı?
Taehyung'a hala sarılıyorken araba lastiklerinin çıkardığı sesle ikimiz de başımızı o yöne çevirdik. Taksiyi görünce Taehyung şaşkınlıkla benden ayrıldı ve o yöne doğru yürümeye başladı. Ben hala ne olduğu anlayamamışken taksiden esmer bir adam ve kadın indi. Taehyung'a sarılıp gülüşmeye başladılar. Annesi ve babası olduğunu o an anlamıştım. Uzaktan yüzlerini göremesem bile birbirlerine benzedikleri aşikardı.
Onları görünce benim de yüzümde hafif bir gülümseme olmuştu ki üst kata çıkan Jimin'i hatırlayınca panikle içeriye koştum ve üst kata çıktım. Neredeyse tüm odalara bakmıştım fakat Jimin yoktu. Sadece yatak odasının penceresi açıktı, muhtemelen oradan aşağı inmiş ve gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil in a new dress [taekook]
Fanfictiondindar bir ailenin eşcinsel çocuğu jeon jungkook.