Dedim benim kadar yalnızsan, tek gecelik bir aşksan, omuzlarına abanan bir anıdan kaçıyorsan (Rüzgar Gülü – Teoman)
Sıkılmıştım.
Herkesten, her şeyden sıkılmıştım. Burada olmak istediğime bile emin değildim. Özellikle son yıllarda iyice böyle yerlere başkaları tarafından sürüklendiğimi düşünüyordum. Onlar kendi isteğimle geldiğimi sanıyorlardı ama ben sadece 'bakın istediklerinizi yapıyorum ve gayet iyiyim' demiş olmak için geliyordum.
İyi yalan söylüyordum. İyi oynuyordum. Sonuçta işim buydu. Ülkenin en iyilerinden biriydim.
Fakat işinizi 7/24 yapmak zorunda olduğunuzu bir düşünsenize! İşte ben öyle yaşamaya çalışıyordum. Medikal seviyedeki basit depresyon eşiğini aşmış, deliliğe doğru emin adımlarla ilerliyordum. Hiçbir şeyden zevk almadan, yalanlarla örülü bir dünyada yaşamaya uğraşıyordum. Üstelik çevremle beraber kendimi de kandırıyordum. Mutlu olduğumu söylüyordum her gün kendime.
Aslında çoğu insanın sahip olmak için kolunu bacağını feda edeceği kadar iyi dostlara da sahiptim. Bu şov, sahtekârlık ve gösteriş dolu düzenin içinde, gerçekliğinden yüzde yüz emin olduğunuz iki-üç arkadaşa sahip olmak lükstü. Ben o lükse sahiptim. Zaten tüm bu gayretim de onlar içindi. Onlar üzülmesin, ben mutsuzum diye onlar da mutsuz olmasın diyeydi.
Bıkkın bakışlarımı sahneye çevirdim. Grup üyeleri yavaş yavaş enstrümanlarının başındaki yerlerini alıyorlardı. Grupla ilgili bilgisi olan tek kişi, Kerim'in nişanlısı Selen'di. Solisti ve bas gitar çalan delikanlıyı tanıyordu ve oldukça iyi olduklarını iddia etmişti. Biz de ona güvenerek gelmiştik. Sekiz yıllık dostum olan Kerim'in gözlerine baktığımda, Selen'le müzik zevklerini uydurmaya çalışmada ustalaştığını görebiliyordum.
Kerim yapımcıydı. Diziden ve sinemadan çok iyi anlardı. Selen'se mektepli müzisyendi. O da müzikten iyi anlardı. İkisi bunun dengesini çok iyi kurmuşlardı. İkisi de birbirlerine iyi oldukları alanların gizlerini öğretmişlerdi.
Benim de istediğim buydu. Bunu bulmaktı. Bir şeyler paylaşabileceğim, uyum sağlayabileceğim birine sahip olmaktı hayatımda. Öyle biri yoktu. Senelerdir bulamamıştım. Bir zamanlar, bir kez olmuştu. Onda da uzun vadede hiçbir şeyin sandığım gibi olmadığını görmüştüm.
Elimdeki bardaktan büyük bir yudum alırken başımı kaldırdığımda bakışlarım bir yerlerden tanıdığım biriyle buluştu. Herkes vokalist çocuğun selamını alkışlarken ben gözlerimi kısmış, aynı şekilde bana bakan adama bakıyordum. Sarı hafif uzun saçları, uzun boyu, geniş omuzlu vücut yapısı ve en önemlisi yüz hatları bana tertemiz bir şekilde anne tarafımı hatırlatıyordu.
Gülümseyerek, uzun adımlarla yanıma doğru gelmeye başladığında ben de gülümsedim. Bunu sık yaşardım günlük hayatımda. Fakat bunun diğerlerinden farkı, bu kez bana doğru gelen kişiyi ben de çat pat tanıyordum. Bir de adını hatırlasaydım süper olacaktı. Şimdi o benimkini biliyor olacaktı ve benim bilmiyor oluşum ayıp olacaktı.
"Dur tahmin edeyim, bir yerden tanıyorsun ama nereden olduğunu bulamıyorsun!" dedi aklımı okumuş gibi. Ama konuşunca durum değişmişti. Ben kazanmıştım. Hatırlıyordum! Bu müthiş olmuştu! Şu an büyük goldü. Bu anları yarın telefonda anneme anlatmak için şimdiden sabırsızlanıyordum. Normalde mütevazı bir insandım. Birine karşı böbürlenir gibi bir duruş asla takınmazdım. Ama bugün; zor günlerinde anneme sırtını çeviren akrabalarına 'şimdi de biz sizi görmezden gelerek yaşıyoruz' mesajı yollamak için bunu yapacaktım. Aslında sadece kendim olsam yeterdi. Her türlü karşı tarafı mahcup edecektim. Kendimi gol atmaya adamıştım.
Asıl golü onun bana atacağından hiç haberim yoktu.
"Başta hatırlamasam da sonra hatırladım Doruk. Tipin hiç değişmemiş. Son gördüğümde on yaşında olmana rağmen hala aynısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA DOKUNMAK (2)
RomanceHerkesin sadece bakarak taklit edilmesi mümkün olmayan ve ne yaparsan yap, dışarıdan bakıldığında anlaşılmayan bir hayat hikayesi vardı. Ne kadar süre olduğunu bilemediğim bir süredir yalnızdım. Aslında herkes vardı, aile, arkadaşlar, sevgililer, ha...