10. Bölüm

1K 142 3
                                    

Sen beni bulunca gün olur da, kalbim burda. Aşk yine gelir ve yaz olur ya, sormam etmem böyle kimsin ne (Aşk beni Bulunca – Gökçe Kılınçer)


Tepeköy'e çıkan dağ yolunu ağır ağır tırmanırken Elif camdan koyu lacivert gökyüzünü ve aşağılarda kalan vadilerdeki karanlık ormanlık alanları izliyordu. Küçülmeye başlamış olan dolunay gökyüzünde yeni yeni yükseliyordu. Ayın ışığı denize yansırken, yakamozlar denizin üstünde dans ediyordu.

Doğanın bu romantik ortamlar için ilahi bir şekilde destek olduğundan şüpheleniyordum. Ya da inanılmaz mutlu mesut ve aşık hissettiğim için her zaman gördüğüm bu etmenler, şu an bana romantizm ögesi gibi geliyordu.

Uzanıp Elif'in kucağında birleştirdiği ellerini tuttum. Bana döndü hemen. Bakışlarımız kesiştiğinde ikimiz de gülümsedik. Parmaklarımı Elif'in sol elinin parmaklarına kenetledim.

Tepeköy'ün girişindeki Barba Yorgo Tavernası'nın yakınlarında uygun bir yere arabayı park ettikten sonra ağır adımlarla el ele tavernanın içine yürüdük. Üzerinde Yunanlara ait antik figürlerin ve en tepesinde kanatları açık bir şekilde duran kartal heykelinin olduğu demir kapıyı yavaşça ittim. Buraya belki de yirmi kez gelmiştim. Dünyada en sevdiğim mekanlardan biriydi kesinlikle. Önümdeki birkaç basamağı inip tavernanın bahçesinden restoranın içine doğru yürüdüm Elif'le beraber. Elif buraya geldiğinden beri yaptığı gibi ilk defa ziyaret ettiği bu mekanları inceleyerek gidiyordu hep. Etrafı ağaçlarla çevrili, yüksek bir yamaca kurulmuş olan bu tavernanın sıcak ve samimi bir havası vardı. Tam girişte durduğumuzda restoranın Rum sahibi hemen yanımıza geldi. Beni hürmetle karşılarken ben de mutlulukla elini sıktım Yannis abinin. "Hoş geldiniz!" dedi ikimiz de gülümseyerek.

"Hoş bulduk. Nasılsın abi?"

"İyiyim be Ardacım. Sen nasılsın?"

"İyiyim ben de. Geldiğimiz ilk akşamda kız arkadaşımı hemen buraya getireyim dedim."

"Çok iyi etmişsiniz. Siz de hoş geldiniz tekrar. En güzel masayı ayarladım size. Buyurun."

Bizi sahiden de restorandaki en güzel masaya yönlendirdi. En kenardaki, manzaraya nazır masalardan en kuytudakine gittik. Elif'in oturması için tahta sandalyeyi çektim. Elif teşekkür ettikten sonra hemen etrafı inceleme haline geri dönerek bakışlarını tavernanın gördüğü manzaraya çevirdi. Aşağı doğru inen yamaç boyunca üzüm ekiliydi. Elif üzüm fidanlarında gözlerini gezdirirken gene olaya el atarak "Burası kendi şarabını kendi üretiyor. Ev şarabı yani. Onu da denemeliyiz. Çok güzel," dedim.

Hevesle başını salladı. Yannis abiye her zamanki siparişlerimden getirmesini tembihlerken, ondan bu akşam en güzel neyi varsa getirmesini de rica ettim. Onun seçimine de güveniyordum.

"Mezelerin hepsi çok güzel. Azar azar hepsinden söyledim. Ana yemek olarak da kuzu ya da oğlak tavsiye ederim ben. Adada çok yaygın. Mezelerde çok deniz ürünü olacak, balık yemek sana cazip gelebilir ama kırmızı eti öneririm."

Kuzuda anlaştıktan sonra siparişi tamamladık. Bu gecenin çok güzel olmasını her şeyden çok istiyordum. Eksiksiz bir şekilde Elif'i her yönden memnun etmem gerekiyordu.

Kısa bir süre sonra masa donatılmışken keyifli bir sohbete daldık. Bana geçmişindeki güzel ve komik şeyleri anlatmaya başlayınca, onun bir şeyleri anlatmayı ne kadar sevdiğini fark ettim. Başlayınca durmuyordu resmen. Gitar çalmaya çok küçük yaşta başlamıştı. Babası da çalıyordu ve o yüzden daha beş altı yaşındayken onu bir halk eğitim merkezinde derslere göndermişti. Lisedeyken liseler arası müzik yarışmasında en iyi gitarist ödülünü almıştı. Grubu en iyi grup seçilmişti iki alanda. Şu anki grubundan Bora ve Tuna da lisedeki grubundan olan kişilerdi. Lisedeki grubu baya bir ileriye taşımışlardı. Sayısal mezunu olmasına rağmen reklamcılık sektöründe çalışıyordu. Tüm bunları öyle bir mutlulukla anlatıyordu ki, gözlerimi ondan bir türlü alamıyordum.

YILDIZLARA DOKUNMAK (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin