Ben mesela, uçarım mesela, yerlere göklere sığamıyorum. Ben ben mesela, uçarım mesela, yine de senden kaçamıyorum (Arsız Gönül – Athena)
"Ben hayatımda böyle bir çift görmedim! Böyle bir şey olamaz, abi bu ne ya?"
Batu'nun yorumu, Elif'le benim için bir şeref, adeta bir onurdu. Evliliğimizin dördüncü ayındaydık. Dışarıda inanılmaz bir soğuk vardı ve kar atıştırıyordu. Bizse salondaki büyük koltukta sarmaş dolaş oturmuş, telefonlarımızdan PubG* oynuyorduk. Müthiş bir takımdık. Müthiş ötesiydik. Birbirimiz için yaratıldığımız çatır çatır yok ettiğimiz ekiplerin arasından sıyrılarak şampiyon olmamızdan belliydi.
Gerçekten Elif'in bacağı neredeydi, benim kolum neredeydi belli olmayan bir pozisyondaydık. İkimiz de nefesimizi tutmuş, sona kalan iki takımı pusuya düşürmeye çalışıyorduk. Diğerlerinin ne dediğini umursamadan birbirimize talimatlar veriyorduk sadece.
Tepemizden bakarak bizi izleyen Alper "Abi sağdaki evde! Sağdaki evde iki kişiler gördüm! Elif koş soldaki evin oradan dolan bence," diyerek yönlendirdi. Yine mükemmel bir iş birliğiyle sona kalan iki ekipten birini indirince ellerimizi çakıştırdık. Batu'yla bir salise için göz göze geldiğimde hala ağzı açık vaziyette bizi izlediğini gördüm.
"Arda duruyorsa arabayı alsana bıraktığımız yerden, ben loot yapacağım. Mermi lazım mı sana?"
"Evet evet, sen topla, geliyorum ben seni alacağım olduğun yerden."
"Haritaya baktım, Gatka'nın ilk a'sına doğru gideceğiz."
"Tamamdır."
Yalçın Batu'ya doğru "Bunlar sevişmek yerine bunu mu yapıyor aylardır? Nedir abi insanlardaki PubG merakı? Biri kadın, diğeri de koskoca otuz iki yaşında adam bi de! Sanırsın on dört yaşında ergen veletler," dedi.
Dümdüz bir şekilde "Onu da yapıyoruz merak etme. Hatta bazen onun üstüne bunu yapıyoruz," diye cevap verdim. İlk başlarda bu tarz konuşmaları yaparken Elif mutlaka bana tekme ya da sert bir bakış atardı ama neyse ki Yalçın'a o da alışmıştı artık. O yüzden kıkırdamaktan başka bir şey yapmamıştı bu kez.
"Seni asıl çıplak Call Of** turnuvalarımıza bekleriz, onu laptoplarla büyük prodüksiyon kurarak yapıyoruz."
Elif'in sözleriyle ben ve Alper kahkahayı patlatırken Yalçın yüzünü buruşturdu. Kahkahalardan otuz saniye sonra turnuva şampiyonu olduk. Elif sevinçle bana sarılırken ben de abartılı bir sıkıştırmayla onu önce kafasından sonra dudaklarından öptüm. "Kimin karısı be! Kimin karısı! Tek seferde indirdi adamı!"
"Keşke yarın işe gitmemiz gerekmese ya, tüm gün şunu oynardık." Elif kucağıma iyice yerleşti. Alper bizim oyunumuz bittiği için televizyon kanallarını gezmeye başlamıştı. Batu ve Yalçın'da kendi aralarında hararetli bir sohbete daldıklarında başımı eğip Elif'e doğru baktım. O da hemen başını gerisin geri yatırıp gülen yüzünü bana çevirdi. Yanağımı okşayıp sımsıcak bir öpücük kondurdu. Adeta mest olmuştum.
Ağustos'ta düğünden hemen sonra iki hafta boyunca balayı yapmış, ardından anca eve dönmüştük. Elif düğünden önce getirmek istediği tüm eşyalarını bana taşımıştı. Yeni bir ev bakma konusunu teklif etmiştim çünkü erkeğin bekar evinde kalma fikrine sıcak bakmayan çok kadın vardı. Elif de istemeyebilir diye düşünmüştüm lakin o acımasız bir şekilde "Bu eve senden çok Alper'in kız getirdiği bir dünyada benim için önceden ne olup bittiği çok mühim değil. Hem benim çok eşyam da yok, bence sığarım senin yanına, yeni bir yere ihtiyacımız yok," demişti. Keyifle dolaplarımda onun eşyalarına yer açmıştım. Beraber kendi ellerimizle her şeyini yerleştirmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA DOKUNMAK (2)
Storie d'amoreHerkesin sadece bakarak taklit edilmesi mümkün olmayan ve ne yaparsan yap, dışarıdan bakıldığında anlaşılmayan bir hayat hikayesi vardı. Ne kadar süre olduğunu bilemediğim bir süredir yalnızdım. Aslında herkes vardı, aile, arkadaşlar, sevgililer, ha...