Lütfet hadisene sabrettim, anlat ucundan merak ettim, gençliğimi ziyan ettin ziyan (Ziyan – Sıla)
Alarmın sesiyle gözlerimi açtığımda mutsuzluktan ölmek üzereydim. Hava hala henüz karanlık sayılırdı. Alarmı susturduğumda kulağıma mutfaktan bir takım tıkırtılar ilişiverdi. Bıkkınlıkla yorganı üstümden attığımda odamın kapısının aralık olduğunu, Dino ve Moko'nun odada olmadığını fark ettim. Sinirli bir nefes verip sessizce söylenerek yataktan çıktım. Ayaklarımı sürüyerek koridoru geçtiğimde mutfağımdan ufak bir ışık sızıyordu. Ve gerizekalı kardeşimin kıçı buzdolabı kapağının arkasından görünüyordu. Dino onun arkasında durmuş kuyruk sallıyor, Moko da kenardan olan biteni sessizce izliyordu.
"Alper! N'apıyorsun orada?" diye seslendim. Ve ses tonum istediğim gibi Alper'in yerinde zıplamasına neden oldu. Buzdolabı kapağının önünde tüm vücudu belirdiğinde başparmağıyla damağını itiyordu.
"Ödümü kopardın! Ne geliyorsun öyle hayalet gibi! Ses et biraz."
Sesinden hala leş gibi sarhoş olduğunu anlaşılıyordu. Üstelik kokusu da geliyordu burnuma.
"Senin gibi gürültü patırtı mı yapayım? Saat sabahın beş buçuğu! Millet uyuyor! Azıcık saygın olsun ya!"
Karşımda sorumsuzca dolmalardan birini ağzına atarken ucunu heyecanla onu bekleyen Dino'ya yedirdi. Parmaklarını yaladıktan sonra "Kardeşim sen eğlenmeyi bilmiyorsun diye biz de mi bilmeyelim? Dün hani dışarı çıkıyordun sen? Ne işin var yine evde erkenden?" dedi.
İşte o zaman tepem iyice attı. "Alper sana bi koyarım buradan! Sana ne benim eve kaçta döndüğümden! Ev benim evim, hayat benim hayatım. Benim evime girip gürültü yapan sensin. Siktirip gitsene kendi evine! Benim yarım saat içinde evden çıkıp sete gitmem gerekiyor! Senin gibi her günümü boş beleş yaşamadığım için gelip erkenden yatıyorum!" Daha da bağırmak istiyordum. Dünün hıncını en kolay çıkarabileceğim insan Alper'di. Hayatta beni en çok sinir eden ama en çok sevdiğim insanlardan biriydi kardeşim. Gerçekten başımın belasıydı, bana verdiği zararlar yarardan kat kat fazlaydı. Kazandığım parayı benden daha fazla harcıyordu. Hayatımı her anlamda çok zorlaştırıyordu. Şu an yaptığı şeyi her hafta mutlaka yaşatırdı bana. Artık alışmıştım aslında. Fakat yine de çıldırmadan edemiyordum işte. Küçük değildi çünkü. Kazık kadar adamdı. Hala üniversiteyi bitirememişti o da. Gerçi liseden sonra askere gidip gelmişti sırf evden kaçabilmek için ama yine de şimdiye çoktan bitirmiş olmalıydı okulu. Eline işini almış olmalıydı. Oysaki düzenli hayatın gramı yoktu.
Alper bana neredeyse kapanmakta olan ruhsuz gözleriyle bakarken bana biraz kırıldığını anlamıştım. Hiçbir şey demeden yanımdan geçip gidip kenarda bıraktığı botlarını ayağına geçirdi ve sokak kapısını açıp çıkıp gitti. Biraz üzülmüştüm. İçim sızlar gibi olmuştu. Abi olmanın hep güzel bir şey olduğunu düşünmüştüm. Galiba küçükken daha iyi bir abiydim. Ne zaman ki evimi terk edip gitmiştim, Alper'i de terk etmiştim. En azından ikimizken zor bir babayla iki evlat olarak mücadele edebiliyorduk. Ben onu yalnız başına bırakmıştım. Bıraktığımda daha sadece on bir yaşında bir çocuktu üstelik. Üniversiteye hazırlanamamıştı. O yüzden lise biter bitmez sınavı kazanamayınca askere gitmişti. Evden ayrılana kadar çok kötü zamanlar geçirdiğini annem anlatmıştı. Alper bu konularda ketumdu. Hayatındaki olumsuzluklardan bahsetmeyi sevmezdi. Hala öyleydi. O hep neşeliydi, her şeye rağmen benim neşe kaynağım olmaya çalışırdı. Beni güldürmeye, eğlendirmeye çalışırdı. Birbirine gece ve gündüz kadar zıt olan iki kardeştik ama birbirimizin her şeyiydik aynı zamanda. Ben bir şekilde onu yalnız bıraktığım zamanlar için kendimi ona borçlu hissediyordum. Bu sebeple hayatına hiç karışmıyordum. Çok para harcamasına, geceleri o bar senin, bu bar benim gezmesine göz yumuyordum. Ama kendine yazık ediyordu. Artık düzelmeliydi bu durum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA DOKUNMAK (2)
RomanceHerkesin sadece bakarak taklit edilmesi mümkün olmayan ve ne yaparsan yap, dışarıdan bakıldığında anlaşılmayan bir hayat hikayesi vardı. Ne kadar süre olduğunu bilemediğim bir süredir yalnızdım. Aslında herkes vardı, aile, arkadaşlar, sevgililer, ha...