ELEM

Bir Şarkıdan Daha Fazlası

Bazen öyle anlar olur ki ne yapacağını bilemez insan, gerçeklik algısını kaybeder, kafasında ki sesler aniden büyük bir patlamayla susar ve beyninin içi uğuldamaya başlar, ne ağlayabilir ne de bağırabilir kitlenir kalır çünkü, insan beyini tehlike anında sadece kendini düşünür önceliği budur. Daha sonra sevdikleri gelir aklına ve ardından pişmanlık duygusu. Eğer yeterince güç kazanmışsa bu hayattan toplanır ve savunmaya geçer. Bu hayat beni hep en sevdiklerimden vurdu, çok kez yere düştüm. Tamamen toparlandım mı orası tartışılır ama şu an mesele ben değilim, şu an ki mesele ailem ve ne olursa olsun onları koruyacak güce sahip olmam gerekli.

Telefon yere düştükten sonra Nehir afalladı ama kontrolünü kaybetmemesi gerektiğinin bilincindeydi. Kimseye bir şey söyleme gereksiniminde bulunmadan evden çıktı çünkü zaten orada bulunan diğer üç genç telefonun hoparlöründen gelen konuşmayı duymuş ve Nehir'in ardından hızlıca arabaya geçmişlerdi. Nehir herkes arabaya bindikten sonra hızlıca kestirme yollardan şehrin asfalt yollarına çıkarttı arabayı. Bir yandan arabayı kontrol ederken diğer yandan da telefondan babasının sağ kolu olan Rıza beyi aramaya koyuldu. Olayı anlattıktan sonra Rıza bey eve iki araba koruma göndereceğini söyledi ardından telefonu kapattı ve Ulaş'ı aramaya başladı Nehir. Telefon uzun uzun çalmasına rağmen açılmadı. Sıla bir yandan Nehir'i sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da Ömer'e Nesrin teyzeyi aramasını söyledi. Herkes dört koldan sevdiklerini defalarca aradılar ama o telefonlar hiç açılmadı. On dakikalık yolun ardından "Keskin Konağına" gelmişlerdi. Dört genç hızlıca arabadan indi Nehir ve Alp önden hızlıca koştu Nehir biricik kardeşi için Alp ise annesi için deli gibi koşuyordu Sıla ve Ömer de onları takip ediyorlardı. Konağın bahçesini koşarak geçtiler ve eve girdiler hepsi bir ağızdan sevdiklerinin ismini haykırdı ama cevap gelmedi. Dört gencin ardından Rıza beyin bahsettiği korumalar geldi ve onlar kapıyı ve bahçeyi kolaçan ederken gençlerde bir umut eve baktılar ardından salonda Ulaşın ve Nesrin hanımın telefonlarını buldular. Sıla ve Ömer konağın üst katlarına, Alp ve Nehir ise zemin ve mahzen kısmına bakmak için anlaştılar Sıla ve Ömer üst katlar da hiçbir şey bulamadı ve zemin kata inerken Nehir'in "Buraya gelin çabuk!" dediğini duydular. Sıla ve Ömer Nehir'in sesinin geldiği yöne doğru adımlarını hızlandırdılar. Sıla yürürken Ömer'in önüne geçti ve loş ışıklı olan mahzende gözlerini gezdirdi ardından aniden gözleri Nehirleri buldu ve sanki ani fren yapan bir araba gibi aniden durdu Ömer tam Sılaya yükselecekken neden durduğuna baktı ve ikisi de hızla kuzenlerinin yanına giderek yerde sırtları birbirlerine dönük çember şeklinde elleri, ayakları ve ağızları bağlanmış olan tanıdık simalara yardım etmek için ipleri açmaya koyuldular.

Alp hızlıca Nesrin hanımı çözerken Nehirde Ulaş'ı iplerden kurtarmaya çalışıyordu, Nesrin hanım iplerden kurtulduktan sonra arkadaşına baktı. Sıla hemen durumu anlayıp Ömer'e işaret etti ve birlikte Tülin Arslan'ı çözmeye başladılar. Birine muhtaç olmaktan çok korkan Tülin hanım elleri çözüldükten sonra Sıla'nın da Ömer'in de yardım etmesine izin vermedi ve ve iplerden kurtulduktan sonra sinirle ayağı kalkıp Nehir'in yanına doğru yürümeye başladı, Nehir o sırada Ulaşın bir yerinde bir şey olup olmadığına bakıyordu ve bir yandan da ona sarılıyordu aniden kolundan sertçe çekilerek Ulaş'tan ayrılmak zorunda kaldı ve ayağa kalktı, böyle bir tepki beklemediği için afallamıştı ama hemen toparlanıp kolunu anne kelimesini bile zar zor dediği kadından bileğini kurtarmaya çalıştı. Elini kurtardıktan sonra tam konuşacaktı ki Tülin hanım konuşmasına izin vermeden bağırarak laflarını sıralamaya başladı.

"Aynı baban gibi davranıyorsun!"

" O da senin gibi sorumsuzca davranıyordu, kardeşin ve benim hayatımı tehlikeye atıyorsun, ya bize bir şey olsaydı o zaman ne yapacaktın, yine iki damla göz yaşı döker unuturdun dimi babanı unuttuğun gibi, sorumsuz ,bencil, işe yaramazın tekisin, hangi akla hizmet Yavuz orayı sana bıraktı ki, bir şeyleri beceremeyeceğin en başından beri belli idi zaten şu ana kadar becerdiğin tek şey uğursuzluk başk-"