Sabah gözlerimi açtığımda yarın resmen evleneceğim ve bugün eşyalarımı toplamam gerektiği aklıma geldi.
Yüzümü yıkadım ve mutfağa girdim. Neriman Teyze kahvaltı hazırlıyordu. "Günaydın." "Günaydın Afra. Hadi gel, bana yardım et." Domatesleri doğramaya başladığımda konuştu. "Bugün gidiyorsun demek." "Evet. Yarın... geleceksiniz değil mi?" "Bir işimiz çıkmazsa geleceğiz." Bu iyi olurdu, orada tanıdık birilerini görmek bana iyi gelirdi.
Neriman Teyze ve eşi Remzi enişteyle kahvaltı yaptıktan sonra Melek'in odasına girdim ve valizime kıyafetleri koydum.
Ders kitaplarımı da koyduktan sonra dün bir kenara fırlattığım o malum poşeti en alta koydum ve kapattım. Sanırım her şeyi almıştım. Çıkarttığım kot ve tişörtü giyerek odadan çıktım. Neriman Teyzeye sarıldım. "Teşekkür ederim, herşey için." "Ne demek, umarım mutlu olursun kızım." Gülümsedim ve valizimi alarak evden ayrıldım.
Amcamın evinin önüne geldiğimde saate baktım. Onda geleceklerini söylemişlerdi, yaklaşık beş dakika vardı. Telefonum titreyince gelen mesaja baktım.
*Melek: Müsait olduğunda beni arayacaksın, tamam mı?*
Gülümseyerek cevap yazdım.
*Afra: Emredersiniz.*
Gelen arabayı gördüğümde telefonu bel çantama koydum. Şoför indi ve valizimi alarak bagaja koydu. Yine binmeme yardım edince teşekkür ettim. Arabada bu sefer kimse yoktu.
Durduğumuzda açılan kapıdan çıktım ve üstümü düzelterek karşımdaki eve, daha doğrusu şatoya, baktım. Üç katlıydı, etrafında yüksek duvarlar vardı ve kocaman bir kapı. Rengi griydi ve itiraf etmeliyim etkilenmiştim.
Böyle evleri hep görürdüm ama asla içinde yaşayacağımı düşünmezdim. Yani kısa süre de olsa burada kalacaktım. Arkamdan valizi getiren şoförle yürümeye başladım. Büyük kapı açıldı ve eve ilk adımımı attım.
İçi de en az dışı kadar güzeldi. Aynı gri ton duvarlarda devam ederken eşyalar siyah ve beyazdı. Giriş kısmının koridorunu kaplayan kocaman kitaplığa hayran kalmıştım. Burada binlerce kitap olmalıydı. Yürümeye devam ettim ve salon olarak tahmin ettiğim yere girdim. Sevim anne buradaydı, önünde bir sürü insan vardı ve beni fark edince gülümseyerek yanıma geldi.
"Afra, evine hoşgeldin." Eğilerek elini öptüm ve gülümsedim. "Hoşbuldum." "Ben de son hazırlıklar için talimat veriyordum. Neyse herşeyi anladınız sanırım, kolay gelsin herkese."
Dışarıya çıktıklarında Zeynep ablayı gördüm, merdivenlerden inerek yanıma geldi. "Afra gelmişsin. Anne niye bu kadar erken geleceğini söylemedin?" "Zeynep hadi işim başımdan aşkın. Afra'ya evi gezdir ve yerleşmesine yardımcı ol." Zeynep abla elimi tutunca ona ayak uydurdum ve merdivenlere ilerledik.
Üst kata çıkınca merakla incelemeye başladım. "Gerçekten kocaman." "Hem de ne kocaman." Gülümsedim ve kapılara baktım. Bir sürü kapı vardı, ben burada kaybolabilirdim.
"Şu ilerdeki dört oda misafir odası. Karşı tarafta benim ve Burak'ın odası var. Yanı Ece'nin odası ve..." Bir kapıyı açınca içeriye girdim. Önce güneş ışığı gözümü aldı ve sonra odayı gördüm.
Gri duvarları vardı ve siyah bir yatak. Uzun ve büyük dolaplar, her yer siyah ve beyaz. Zeynep ablaya döndüm. "Kaan'ın odası mı?" "Artık sizin." Valizim kenardaydı, onu boşaltmak istiyordum.
"Hadi gel, boşaltalım." Gülümseyerek valizimi açtım ve Zeynep abla da dolabı. Kıyafetlerimi çıkardım ve boş yere koydum. "Zeynep abla biz bunları koyuyoruz ama Kaan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk
RomanceKorku... İnsanın içini kemiren, tüylerini diken diken eden, gözlerini dolduran, endişe dolu bir duygu... Heyecan... Sevinç ile endişe arasındaki o kalbini hızlandıran duygu... Mutluluk... İnsanın yaşamasını sağlayan duygu... Güven... Gözlerini kapa...