Sabah gözlerimi açtığımda Kaan'ın göğsünde, aynı pozisyondaydım. Hızlıca doğruldum. O şekilde uyursam tabi ki böyle uyanacaktım. Ece'ye baktım, o da uyuyordu. Kalkıp perdeleri açtım ve telefonumdan saate baktım, yediydi.
Kaan bugün ise gidecekti büyük ihtimalle. Ben de nüfus müdürlüğüne gidip adres kaydımı buraya aldıracaktım.
Pencereden dışarıya baktım, ağaçlar sallanıyordu. Hava soğuk olduğu için üstüme kalın birşeyler giyerken Ece'nin uyandığını gördüm. "Günaydın Ece." "Günaydın Afra abla." Yataktan kalkarak yanıma geldi ve banyoda yüzünü yıkadık. "Amcam uyuyor, sessiz olmalıyız." Gülümsedim.
Odadan annesinin yanına gideceğini söyleyerek çıkınca kapatıcımı aldım. Uzun kollu bir sweat giymiş olsam da, ne olur ne olmaz, diye sırtımdaki izleri kapattım ve o sırada bir ses duydum. Telefonumun çaldığını düşündüm ama, hayır, Kaan'ın alarmı çalıyordu.
Banyodan çıkıp odaya geçtim ve onun uyandığını gördüm. "Günaydın." "Günaydın küçük kız." Üstünü giyinecekti. "Aşağıya iniyorum, kahvaltıya gelirsin." Ve odadan çıktım.
Zeynep abla ve Ece ortalarda yoktu. Mutfağa girdim ve kızlara yardım ettim. Masayı hazırlamak için mutfaktan çıkarken Burak abinin aşağıya indiğini gördüm, bana gülümsedi. "Günaydın Afra." "Günaydın Burak abi." Yanıma gelip tabakları dizdi. "Kaan'a alışabildin mi?" "Evet, arada biraz ters olsa da alıştım."
Doğruydu, ben amcamın evinde her gün şiddet görürken ve hatta burada da Kaan'dan onu beklerken o bana iyi davranıyordu.
Masaya oturduk ve kahvaltıya başladık. Akif baba telefonla konuşmak için masadan kalktı ve Sevim anne sessizce konuştu. "Şirkette ufak bir sıkıntı var çocuklar. Babanız biraz sinirli bu yüzden suyuna gidin." "İhaleyle mi ilgili anne?" "Evet, Burak. Tam anlamadım ama sanırım rakip şirketin kazanma ihtimali fazla." Akif babanın oturmasıyla sustuklarında aslında işleriyle ilgili hiçbir bilgim olmadığını fark ettim.
Kaan ve ailesinin bir mühendislik şirketi vardı. Aile yadigarı bir şirketti ve sanırım Güneydoğu Anadolu'da çok önemli bir yere sahipti. Daha çok kültürel binalar yaptıklarını duymuştum. Kütüphaneler, tiyatrolar, avmler gibi. Ama başka bir bilgim yoktu.
Kahvaltı hızlı geçti. Sonrasında hemen şirkete geçerlerken Kaan'ı ilk defa ise göndereceğimi hatırladım ve kapıya kadar onu yolcu etmeyi düşündüm. Onların arkasından koridora çıktım ve Kaan'a seslendim. "Kaan!" Bana şaşırarak döndü, sanırım biraz fazla bağırmıştım.
"Sadece hayırlı işler demek istemiştim." Gözümle Burak abi ve Akif babayı işaret edince anladı ve gülümsedi. "Sağol." Evet, bu adamla rol bile bu kadardı. Kapıdan çıkarken arkasından güldüğümde Burak abi de bana katıldı ve sonra gittiler.
Mutfakta bulaşıkları makineye yerleştirirken Zeynep ablaya Sevim annenin nerede olduğunu sordum. Onu salonda görememiştim. "Hazırlanıyor, bugün arkadaşlarıyla buluşacakmış." Elimdeki son tabağı da koydum. "Şey ben de dışarıya çıkacağım." "Tabi, alışveriş için mi? Beraber gidebiliriz." "Yok, nüfus müdürlüğüne gideceğim. Adres değişikliği malum." "Anladım, sana kolay gelsin canım." "Sağol."
Odaya çıktım ve üstüme dolapta bulduğum uzun kollu siyah elbiseyi giydim. Altına kendi beyaz spor ayakkabımı giyerken telefonumu çantama koydum ve odadan çıktım.
"Zeynep abla gidiyorum." "Afra abla nereye? Ben de gelebilir miyim?" "Canım Afra eğlenceli bir yere gitmiyor." "Evet Ece, gelince seninle oyun oynarız olur mu?" "Söz mü?" "Söz."
Evden dışarı çıktım, otobüs kartımı unutup unutmadığıma bakarken yanıma bir adam geldi. "Afra Hanım, ben Kadir. Sizin şoförünüzüm." Ne? Şoförüm mu? Benim ne zamandan beri özel şoförüm vardı? "Anlamadım." "Kaan Beyin talimatı, bir yere gidiyorsunuz sanırım. Sizi bırakacağım." "Peki binmeme gibi bir şansım var mı?" "Sizce?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk
RomanceKorku... İnsanın içini kemiren, tüylerini diken diken eden, gözlerini dolduran, endişe dolu bir duygu... Heyecan... Sevinç ile endişe arasındaki o kalbini hızlandıran duygu... Mutluluk... İnsanın yaşamasını sağlayan duygu... Güven... Gözlerini kapa...