Büyümek çok korkunç hissettiriyor...
Kahvaltıdan önce evden çıkmıştım. Kaan uyuyordu ve zaten gideceğimi biliyordu. Caddedeki bayiden kartıma para yükledim ve otobüs durağına yürüdüm. Otobüsü beklerken Melek aradı ve onunla konuştum. İyiydi ve sınavlarla boğuşuyordu.Sonunda otobüs geldiğinde bindim ve boş yer bulup oturdum.
Yaklaşık bir saat sonra indim. Biraz yürüdükten sonra mezarlığın önüne gelmiştim. Telefonumu çıkardım ve sessize aldım, burada beni kimsenin rahatsız etmesini istemiyordum.
Az ileride çiçek satan kadından bir demet yasemin aldım. Her geldiğimde alırdım.
Demir kapıyı açtım ve toprak yolda yürümeye başladım. Üçüncü sıra on sekizinci mezar... Anneme gelmiştim.
Gülümsedim ve çiçeklere baktım. Biraz kurumuşlardı, gitmeden sulayacaktım. Mezar taşına dokundum, elimle sevdim. Yasemin Koçak...
"Bana iki şey bıraktın anne. Adım ve soyadım... Özür dilerim, soyadımı koruyamadım. Tanımadığım bir adamla evlenip soyadımı kaybettim. Özür dilerim."
Gülümsedim. Burada asla ağlamazdım. Çünkü annemin benim gözyaşlarıma ihtiyacı yoktu, onun huzura ve sessizliğe ihtiyacı vardı.
Yasemin demetini mezarın köşesine bıraktım. Ellerimle mermerin her yerini temizledim. Mezarın hemen yanındaki zeytin ağacına baktım, büyümüştü.
Mezarlığın içindeki çeşmeden şişeye su doldurdum ve geri döndüm. Çantamı oturduğum yere bırakarak ekili olan çiçekleri suladım. Diplerindeki kötü otları temizledim.
Annemin küçükken bana okuduğu kitabı okudum. Buna benim ihtiyacım vardı, o duymasa bile.
Sonra Kaan'ı anlattım. Nasıl tanıştığımızı ve nasıl evlenmek zorunda kaldığımızı. Hepsini anlattım. Umarım üzülmedin anne, evlendirildim.
Saatler geçti, yanımdaki mezarlara insanlar geldi ve gitti. Annemle vedalaşma zamanı gelmişti. Müsait olduğumda tekrar gelecektim.
Ayağa kalktım ve çantamı aldım. İsminin yazılı olduğu mermere yaklaştım ve öptüm, sonra da onu geride bırakarak yürüdüm.
Mezarlıktan çıktım ve otobüs durağına doğru yöneldim. Bir korna sesi duydum, bana değil diye devam ettim. Ama Kaan'ın sesi... "Küçük kız..."
Arkama döndüm. Siyah bir arabadan indi ve yanıma geldi. "Burada ne yapıyorsun?" "Seni almak için geldim. Hadi!" Gülümsedim ve peşinden arabaya yürüdüm.
Arabaya bindiğimizde içerisi sıcaktı, uzun süredir mi buradaydı? "Beni nereden buldun?" "Zor değildi. Kemerini tak!" Kemerimi taktım ve hareket ettik.
Kaan arabayı sürerken ona baktım. "Beni aldığın için teşekkür ederim." "Önemli değil." Hava kararmaya başlamıştı, saat kaçtı? Çantamı açtım ve telefonumu buldum, beşe geliyordu. Sessizde olan telefonumun sesini açtım ve bildirimlerimi kontrol ettim, birşey yoktu. Zaten Melek ve Kaan nereye gittiğimi biliyordu, onların dışında kimseden de mesaj beklemiyordum.
Telefonumu tekrar çantama koydum ve geriye doğru yaslandım. "Yarın davete gidiyoruz küçük kız." Kaan'a baktım. "Evet ama ne giymem gerekiyor?" Güldü. "Ne giyersen giy...çirkinsin." "Çirkin olan sensin." Adamla doğru düzgün konuşulmuyordu. "Mavi birşeyler giy, benimle uyumlu olursun." "Olur."
Eve geldiğimizde arabadan indim ve üstümü düzelttim. Kaan inmemişti, pencereye yaklaştım. "Gelmiyor musun?" "Şirkette işlerim var, sen git." "Tamam, kolay gelsin."
Kapıyı çaldım ve Burak abi açtı. "Afra hoşgeldin." "Merhaba Burak abi." İçeriye geçtim. "Zeynep seni bekliyordu." "Yukarıda mı?" "Evet."
Yukarıya çıktım ve Zeynep ablanın odada olduğunu gördüm. "Zeynep abla?" "Afra, sonunda geldin. Senin için kıyafet bakacağız hadi." Gülümseyerek çantamı yatağa koydum ve karıştırdığı dolaba baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk
RomanceKorku... İnsanın içini kemiren, tüylerini diken diken eden, gözlerini dolduran, endişe dolu bir duygu... Heyecan... Sevinç ile endişe arasındaki o kalbini hızlandıran duygu... Mutluluk... İnsanın yaşamasını sağlayan duygu... Güven... Gözlerini kapa...