ortadan ikiye ayrılmış bir radyo, en az benim kalbim kadar

409 33 10
                                    

Lana Del Rey// Young&Beautiful

ortadan ikiye ayrılmış bir radyo,
en az benim kalbim kadar







Yağmur iyice dindiğinde, fesleğenlerimi balkona çıkartıp her zaman ki yerinden farklı olarak duvar dibinde yere koymuştum. Sonrasında duşumu aldım, mutfağı toplamamıştım bile. Pantolonların özgürlük kısıtlayıcı olduğunu düşündüğümden evde genellikle baksır tişört kombinimle gezerdim, banyodan sonra da aynı tişörtü giyip, televizyonun karşısına geçip kanalları gezdim.

Kendime göre bir belgesel bulduğumda, orada kalmıştım. Zaten izlemeyecektim sırf arkada ses olsun diye açtığım bir şeydi. Hoseok şu an sunum yapıyordu büyük ihtimalle. Hoseok demişken aklıma yüzüğümün hala komodinin üzerinde olduğu geldi ve odama ulaşıp, parmağıma taktım tekrardan. O sırada da kapım çalmıştı, Seokjin gelmişti büyük ihtimalle.

"Fena sikildim." Kapıyı açar açmaz boynunda kızarıklar olan, bir eli belinde Seokjin görmemle hafiften gülmüştüm.

"Minseok hyung?" Sinirli olduğu belli bir şekilde beni hafiften ittirip geçmek için yer açtı kendine.

"Aldığım sınav kağıdı bugün ki önüme gelenle aynı değildi. Başka bölümün sınav kağıdını almışım, Minseok bilerek yaptı galiba." koltuğa oturdu yavaşça. "Ağrı kesici var mı sende?"

Banyoya ilerleyip arkadaşım için ağrı kesici alıp, suyunu da verdim ve siyah pufa attım kendimi.

"Nasıl oldu anlat." dedim bakışlarım ondayken. Acı çektiği o kadar belliydi ki, aykırı Seokjin gitmiş onun yerine uysal bir kedi gelmişti sanki.

"Minseok'un evine gittim, saat beşte. Ondan hoşlandığımı söyledim işte, baştan falan çıkarttım. Sonra seviştik, o uyurken de soruların fotoğrafını çektim ve sabaha kadar çalıştım. Belimdeki acıya rağmen sınava gittim ama sorular farklı çıktı! Götelek ağrı kesici bile vermedi." Sinirli olduğu için hızlı hızlı konuşmuş sonrasında gözlerini kapatarak başını arkaya yaslamıştı.

Bir şey demedim, diyecek bir şey bulamadım. Seokjin matematik mühendisliği okuyan bir arkadaşımdı. Üniversitenin ilk yılında, zorla konser görevlisi yapıldığım bir günde tanışmıştık onunla. O da benim gibi istemeden orada bulunuyor, içki kasalarını meydana taşıyordu. O günden beri de arkadaşız işte. Bir de onun Minseok öğretmen sevgisi var tıpkı benim Jeon Jungkook sevgim gibi.

"Minseok'a aşık olarak büyük hata yaptım fakat ondan gidemiyorum." Gözleri hala kapalıyken konuşuyordu, bu dedikleri düşünmeme sebep oldu. Aynı şeyi ben de Jeon Jungkook için söyleyebilir miydim? Asla.

Jeon Jungkook'a aşıktım. Jeon  Jungkook'a aşık olmaya aşıktım. Ona aşık olmaktan asla vazgeçmezdim.

Belki 'gidememe' kısmına katılabilirdim.

"Senin doğum günün nasıldı? Hediyeni aldım ama getiremedim kusura bakma." Yorgun gözlerini aralayıp bana bakarken, elimi salladım öylesine.

"Hoseok bana evlenme teklifi etti." dediğimde, acısını unutmuş gibi doğrulmuştu koltukta. Yüzük olan elimi ona uzattım.

"Neden kabul ettin?" Derin bir iç çekerek, elimi çektim.

"Jeon Jungkook'un beni kaybetme düşüncesine sahip olmasını diledim, istedim."

"Bunun için kabul ettin yani?" Onayladım onu. Hoseok'a karşı hiçbir şey hissetmiyordum ve evet çok güzel oynuyordum duygularıyla. Ama daha önce de dediğim gibi benim umrumda olan şeyler Jeon Jungkook ve fesleğenlerden ibaretti.

"Pekala, ben eve gidiyorum." deyip kalktı ayağa. "Sonra görüşürüz."

Pufumda oturmaya devam ederken el salladım ona ve çıktı evimizden. Yine ve yine baş başa kalmıştım ben ve kendim.

İyi bir nişanlı rolüne bürünüp, şarjı az kalmış telefonumu bulduktan sonra mesaj attım Hoseok'a. Sunumunun nasıl olduğu ile ilgili.

Jung Hoseok son sınıfta okuyan bir mimarlık öğrencisiydi. Jeon Jungkook ile aynı yaştalardı ve ikisi de mezun olabilmek için harıl harıl tez yazıyorlardı. Ben ve Jimin aynı yaşta hatta aynı bölümde, aynı sınıftaydık. Galiba ona bu kadar sinir depolamamın en büyük etkilerinden biriydi bu. İkimizin de arasında mücadele vardı, o sadece ders sanıyordu ama yanlıştı bu. Aramızdaki mücadelenin en büyüğü Jeon Jungkook'tu ve ne olursa olsun ben kazanacaktım bunu. Onun kazanmasına izin vermezdim.

Ben öylece halı desenini izlerken Jung Hoseok sunumunun bittiğini fakat arkadaşı Kim Junmyeon ile takılacağını yazmıştı, saat beşte evime davet ettim. Kabul etti.

İçine kendi müziklerimi atabildiğim radyomu salonun ortasına getirdim, dansıma uygun bir şarkı açtıktan sonra hareket etmeye başladım. Hem iki hafta sonra düzenlenecek olan bale seçmelerime de antrenman oluyordu bu.

Özgürce dolandım salonun ortasında, gözlerim kapalı, kulaklarımda müzik, aklımda Jeon Jungkook ile.

Ne kadar sürdü bu dansım bilmiyordum fakat gözlerimi araladığım vakit, Jeon Jungkook'u siyah koltuğumuza oturmuş bana bakarken buldum. Devam ettim dansıma, gözlerinin içine bakarak.

Elim ayağım birbirine dolandı o bana baktığı için, elim yanlışlıkla radyoma çarptı ve radyom olduğu gibi yere düştüğünden müzik kesilmişti. Yere eğilip, ortadan ikiye ayrılmış radyoyu elime aldım. Düzeltemezdim bunu, bantlar yetmezdi yarasını sarmaya.

Jeon Jungkook bana üzülmüş olacak, arkama geçip kollarını belime doladı ve beni kendine bastırıp, başını boynuma gömdü.

"Kırılmış." dedi, evet kırılmış tıpkı kalbim gibi diyemedim. Senin benim kalbime yaptığın gibi ortadan ikiye ayrıldı demek istedim ek olarakta.

"Sorun değil." dedim bütün bunların yerine ama sorundu.

"Ben alırım sana yenisini." dedikten sonra koltuğa oturmuş, beni davet eder gibi bacaklarını iyice aralamıştı. Duvardaki antika saate baktım. Dörde çeyrek kalmış, beşte Jung Hoseok kapımda bitecek. Sorun etmedim yine, ellerim arasındaki parçalanmış radyoyu öylesine bıraktım ve gürültüyle yeri boyladı.

Jeon Jungkook'un dizlerine oturdum. Bir eli belimi sarmışken diğer eli çıplak bacağımı okşuyordu.

"Saat beşte Hoseok gelecek, kaç tur yapabiliriz?" dediğimde cevap olarak gülümsemiş sonrasında büyük bir iştahla dudaklarımı öpmeye başlamıştı.

Jeon Jungkook beni yoruyordu, onu severken ve onunla yatarken canımı çıkartıyordu benim ama umursamıyordum. Onunla birlikte olmak, yine ona gideceğini bilsemde, bana iyi geliyordu. Kırık kalbim bir süreliğine de olsa iyileşiyordu sanki.

Hoseok gelmeden yarım saat önce durduk, bu sefer duşa ilk ben girdim ve salona döndüğüm vakit onu bulamamıştım. Jung Hoseok beşe on kala kapımı çalmıştı, Jeon Jungkook gibi dudaklarımı öpmüştü, ben onun dizine yatmış büyük elleriyle siyah saçlarımı okşamış, dışarıda birlikte yemek yemiş sonrasında beni evime bırakmıştı.

Ben eve geldiğim zaman Jeon Jungkook odasında uyuyordu ya da benim uyuduğunu sanmamı istemişti. Kendi odamın ışığını açtığım vakit, yatağımın üzerindeki radyo ile karşılaşmıştım ve ruhsal bir çöküntü yaşadıktan sonra içine müziklerimi aktardım.

Odalarımız yan yanaydı onunla, radyomu koridora çıkartıp odalarımızı ayıran duvarın önüne koydum ve bizim şarkılarımız sabaha dek çaldı.

𝑻𝒐𝒍𝒅 𝒀𝒐𝒖 𝑺𝒐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin