bizi bitiren şeyler keşkeler midir yoksa doğru bildiklerimiz mi?

240 30 1
                                    


bizi bitiren şeyler keşkeler midir yoksa doğru bildiklerimiz mi?









Güzel bir evrende yaşıyordum gözlerimi aralamadan önce. Akşam güneşi kızılığıyla gökyüzünü boyamış bir vakitte, Jeon Jungkook ile ellerimiz kenetli oturuyorduk kumsalda. Hiç kimse yoktu, ne Hoseok ne de Jimin. Sadece Jeon Jungkook, ben ve birbirimize olan aşkımız vardı. Biraz gelecekten çalınmış bir kesit gibiydi aslında. Jeon Jungkook beni öperken 'Bitti Taehyung, kavuştuk işte birbirimize.' diyordu. Gülüyordum ben de ona 'Bir daha ayrılmayalım Jungkook.' karşılığını veriyordum sonra. Bir süre sadece gözlerimizin içine bakıyorduk gülerek, 'Keşke sadece sen olsaymışsın hayatımda, sensiz geçen yıllarıma acıyorum.' dediğinde ona sıkıca sarılıyordum gözlerimi yumarak.

Gözlerimi, bileğimin efsane sızısı eşliğinde karlı bir havaya açmıştım. Bir anda gerçeğin içine düşmüş olmam moralimi bozmuştu. Daha uzun göremez miydim bu rüyayı? Her şey bittiğinde, tek aşkım Jungkook ile beraber bu rüyanın daha uzununu yaşayacağıma emindim.

Yatakta toparlanıp, koltuk değneklerimin yardımı ile ayağa kalktım. Daha dün kullanmaya başlamış olsam bile şimdiden sinirlerimi bozmuştu. Yürümek için bir şeye ihtiyaç duyma düşüncesi beni sinirlendiriyordu. Bir müddet baleye de devam edemeyecektim üstelik.

Temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra mutfağa geçtim. Altımda yine sadece baksır vardı, ilk başta utansam da sonrasında evde utanacak kimsenin olmadığını fark ettim. Jung Hoseok tezgah sonuna yerleştirilmiş fesleğenlerimi koklarken, Seokjin bizim için kahvaltı hazırlıyordu. Kapının çaldığını fark etmemiştim bile.

"Günaydın." diyerek sandalyeye oturdum. Seokjin ufak bir bakış attıktan sonra geri dönmüştü işine, Hoseok'ta beni görmesiyle gülümseyip fesleğenlerimle ilgilenmeyi bıraktı.

"Günaydın sevgilim." dedikten sonra alnıma öpücük kondurup ellerini sandalyenin tutma yerine koyarak beni izliyordu. "Eve gitmem gerekiyor, Seokjin geldiği için gönül rahatlığıyla gidebilirim artık. Sorun olmaz değil mi?"

Olumsuz anlamda başımı salladım. Oldukça yorulmuştu ve bu yorgunluğun üzerine güzel bir duş almak iyi olurdu. İşte şu an olmak istediğim yer kesinlikle küvetin içinde, sıcak suların arasında olmaktı ama bileğim hala sızlarken yapabilecek gücü kendimde bulamıyordum.

"Sorun olmaz Hoseok, çok yoruldun zaten. Kendi başımın çaresine bakabilirim." dedim ve tekrardan gülümsedikten sonra ayrıldı evden.

"Ne kadar da düşünceli bir sevgilisin." Seokjin, soyulmuş yumurta haşlaması tabağını önüme bırakırken göz devirdim.

"Öyleyim tabii ki de. Bitki çayı yapabilir misin?" diye sorduğumda başımda dikilmeyi bırakıp ketıldaki sıcak suyu raftan aldığı çiçekli fincanıma boşaltmıştı.

"Aklının fikrinin kimde olduğunu biliyoruz." dediğinde, sandalyeyi hafiften arkaya doğru itip koridora bakındım. Jeon Jungkook'un kapısı hala kapalıydı, önüme dönerken Seokjin'in neden bir anda bana böyle davrandığına anlam verememiştim.

"Sabah tersinden mi kalktın veya rüyanda sana kötü bir şey mi yaptım, ne bu sinir?" dediğimde ikimiz için hazırladığı bitki çaylarını masaya bırakıp, sandalyeye oturdu.

"Dün Hoseok çok fazla endişelendi. Seni tedavi için içeri aldıkları zaman onu epey izleme fırsatı buldum. Senin için, senden daha fazla endişeleniyor. Seni kaybetmekten korkuyor. Vicdanım yine sızladı, her şeyi o an söyleyebilirdim ama söyleyemiyorum. Taehyung, lütfen Hoseok'a bu kadar fazla eziyet etme artık. O, her şeyi öğrenmeyi hak etmiyor." dediğinde yumurtanın beyazını ağzıma atmıştım. Yutana kadar da sessizlik hakimdi, kaşlarımı çattım.

𝑻𝒐𝒍𝒅 𝒀𝒐𝒖 𝑺𝒐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin