"Evet Hocam, hatırlıyorum. Çok akıllı bir kızdı. Ama bir gün çıldırmışçasına etrafta koşuşturmaya, anlamsız sözler söyleyip çığlıklar atmaya başladı. O gün de götürüldü yetimhaneden zaten. Başka yetimhaneye nakledildiğini söylediler."
"Öyle söyledik, daha doğrusu öyle söylemek zorunda kaldık..."
Ufuk'un hayretle gözleri büyüdü. İyice meraklanmıştı artık. "Ne oldu Zeynep'e Hocam?"
"Sen hatırlamıyor olabilirsin, idari bir meseleydi çünkü ama yetimhanenin müdürü o günlerde özel bir sebeple izne ayrılmıştı. Yerine geçici olarak beni getirmişlerdi. İmza yetkisi de bendeydi. Bu bilgilere de o yüzden sahibim zaten. Yoksa öğretmenlere bu konuda bilgi verilmedi. Onlardan da gizlendi. Zeynep'in çığlıklar attığı gün onu hastaneye götürdük. Fiziksel bir sorunu yoktu fakat şok hâlindeydi. Psikiyatri servisine yatırıldı. Kurum devlete bağlı olduğu için durumu bildirdik. Aynı gün polisler gelip detaylı bilgi aldılar, Zeynep'i en son gören çocuklarla konuştular. Yurtta genel bir arama yapıp ayrıldılar. Prosedürel olarak bu şekilde ilerlediğini düşündüm. Zeynep tedavi olduktan sonra geri dönecek, her şey eski hâline dönecek sanıyordum. Ama öyle olmadı..."
Bu esnada Raşit Hoca Ufuk'un kolundan tutup yavaş yavaş yürümeye başladı. Eski yetimhane binasının ön cephesinden arkasına doğru daire çizerek ilerlemeye başladılar. Ufuk hipnotize olmuş gibi hocasıyla birlikte ilerliyor, adımlarına ayak uyduruyordu. Binanın arka tarafındaki, artık neredeyse fark edilmez hâle gelmiş kömürlük girişinin önünde durdular. Şimdi Raşit Hoca o girişe bakıyordu. Ufuk da aynı şekilde baktı. Eski, yıkık dökük kömürlük girişi... İlginç hiçbir yönü yoktu. Bu yetimhane binasında kaldıkları dönemde bina sobayla ısıtılıyordu. Şimdi önünde durdukları giriş de binanın odun ve kömürlerinin bulunduğu küçük odaydı. Çoğunlukla görevli ablalar buraya gelir, gerektiği kadar odun ve kömür alır, sobaları yakarlardı. Girişteki derslik katıyla birlikte bina üç katlıydı. Her katta iki soba vardı. Bazen yoğun ya da yorgun olduklarında nazlarının geçtikleri öğrencilerden rica eder, birkaç torba odun, kömür getirtirlerdi. Ufuk ve arkadaşları da niyeyse çok severdi bunu yapmayı. Normalde giremedikleri kömürlüğe bu sayede girmek, karanlık yapısında gizemli hayaller kurmak hoşlarına gidiyordu belki de. Yine de tek başlarına gitmeye korkar, muhakkak iki üç arkadaş birlikte giderlerdi. Raşit Hoca anlatmaya devam etti.
"Zeynep psikiyatri servisine yatırıldıktan birkaç gün sonra gece geç vakitlerde yetimhanenin kapısı çalındı. Sizler uyumuştunuz o zaman. Sadece girişteki güvenlik uyanıktı. Yetkili kişiyi sormuşlar, görevli de beni çağırmış. Kimliklerini gösterip odamda özel görüşmek istediklerini söylediler. Kimliklerine baktım, gelen adamlar MIT'tendi."
"MIT mi?" diye sordu Ufuk şaşkınlıkla. "MIT'in bizim yetimhanede ne işi olur Hocam?"
"Anlatıyorum bakalım, dinle. Artık MIT'i de öğrendiğine göre neden tedirgin olduğumu anlamışsındır. Neyse... Önce binada bir arama yapmaları gerektiğini, bütün odaların anahtarlarını yanıma alıp beraberlerinde gezmemi istediler. Bütün anahtarları aldım. Çatı katından başladık aramaya. Fakat ben ne aradığımızı bilmiyordum. Sordum, söyleyemeyiz, sessizce takip edin lütfen, dediler. Bu esnada olağanüstü biçimde sessizdik. Bana da sessiz olmamı, kimseyi uyandırmamamı tembih ettiler. Sizin uyuduğunuz odalara bile girdiler. Fakat çok fazla kalmadan, göz ucuyla bir bakıp çıktılar. Derslik katını, idari odaları, sınıfları da aradık. Aradıkları her neyse bulamamışlardı anlaşılan. Bittiğini, bütün odalara baktığımızı söyledim. Binanın bodrum katı olup olmadığını sordular. Hayır, binanın bodrum katı yoktu. Fakat onlar sorunca kömürlüğü hatırladım. Bu baktıklarımızdan başka bir de kömürlük olduğunu söyledim. Oraya da bakmak istediler. Gidip anahtarları getirdim. Binanın dışından dolaşıp kömürlüğe girdik. 25 yıl önce bir gece, şu anda durduğumuz yerde durup içeriyi arayan görevlilerin dışarı çıkmasını bekliyordum. Nedense bu kez aramaları uzun sürmüştü. Çıktıklarında yüzlerindeki ifade ilginçti, anlamlandırmakta zorlanıyordum. Bana yaklaşıp kömürlüğü kilitlememi, görevliler gelinceye kadar hiçbir şekilde içeri girmememi, ertesi gün bir inceleme ekibiyle birlikte tekrar geleceklerini söylediler. Ayrıca bu ziyaret ve incelemenin tamamen gizli olduğunu, duyulduğu takdirde hukuken sorumlu olacağımı da ekleyip ayrıldılar. Ayrıldıklarında neredeyse sabah olmak üzereydi. Kafamda onlarca soru vardı ama hiçbirini cevaplayamıyordum. Ertesi gün daha sağlıklı düşünürüm umuduyla gidip biraz uyudum. Kömürlüğün kapısını sıkı sıkı kilitlemeyi de ihmal etmedim."
Ufuk yanı başlarında olup biten bunca hadiseyi ilk kez duyuyor olmanın şaşkınlığıyla hocasını nefessiz dinliyordu. Hoca susunca, "Bunları yalnızca siz mi biliyorsunuz yani Hocam? Ve şimdi de bana mı anlattınız? Anlamı nedir bunların? Sonra ne oldu?" diye soruları ardı ardına sıraladı.
Raşit Hoca derin bir nefes alıp "Yalnızca ben... ve bir de araştırma yaparken söylemek durumunda kaldığım güvenilir bir dostum. Sen onu tanımazsın. Üniversite yıllarından samimi bir arkadaşımdı. Hâlâ da öyleyiz. Kendisi fizikçidir ama bu konuya sonra döneriz."
"Sonra ne oldu peki Hocam? Ertesi gün yani..."
"Ertesi gün yetimhaneye üç ayrı ekip geldi. Gören kişi sayısının az olması için de ders saatlerinde giriş çıkış yaptılar. Gelen ekiplerden biri gece gelenlerden oluşuyordu. Bir diğer ekip özel teçhizatla kuşanmıştı. Bomba imha ekibi gibiydiler neredeyse. Onları öyle görünce biraz korktum hatta. Binada bomba var zannettim. Gece gelen MIT ekibi korktuğumu anladı. Endişelenmememi, sorun oluşturacak bir durum olmadığını söylediler. Kömürlüğün anahtarını alıp özel giyinmiş ekiple birlikte kömürlüğe gittiler. Son ekipse resmi kıyafetliydi. Ellerinde evrak çantaları vardı. Odamda özel görüşmek istediler. Burada bana Zeynep'in durumunun özel, hatta uluslararası çapta bir araştırmaya konu olduğunu, MIT'e ait gizli bir araştırma tesisine aktarıldığını, fakat başka bir yetimhaneye aktarılmış gibi görünmesi gerektiğini söyleyip evraklar imzalattılar. Bu bilgileri verdikten sonra buradaki araştırmaların gizli kalmasını sağlamak için benim adıma düzenlenmiş bir belge de imzaladım. Yetimhanenin de taşınması gerektiğini, binanın boşaltılacağını, uygun binanın kısa sürede ayarlanacağını söylediler. Hazırlıklara başlamamızı, halka ve öğrencilere bina eski olduğu için taşınacağımızı bildirmemizi istediler."
Ufuk gözlerini kocaman açmış heyecanla dinliyor, tüm bunların nereye varacağını sabırsızlıkla bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yoros Yetimhanesi
Science FictionÇocuklukları aynı yetimhanede geçmiş ve burada tanışıp evlenmiş bir çift... Bir gün eski yetimhanelerine yakın bir ormanda çocukluk arkadaşlarıyla piknik yaparlar. O günden sonra hayatları tümüyle değişir. Eşi Serap'ın hafızasındaki sorunun ne olduğ...