seven: foolishly, completely falling.

26 3 0
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

Her öğrenci için oldukça yorucu ve sıkı geçen bir sınav haftasından sonra yavaş yavaş notlar açıklanıyordu. Bugün ise yapılan en zor sınavlardan biri olan edebiyatın notları açıklanacaktı. Louis annesiyle birlikte çalışmıştı dolayısıyla beklediği tam puanı aldı. Harry ise geçen sene gelen düşük sözel notlarını yükseltmek için büyük bir çaba harcamıştı ama sınavı kötü geçmişti bu yüzden pek bir umudu yoktu.

"... Harry Edward Styles, bu sefer sınava çalıştığın belli oluyor oğlum ve ben de derse aktif katılımlarından dolayı inisiyatif kullanıp biraz şişirdim diyelim, notun 70."

Bayan Tomlinson'ın verdiği güzel haberi beklemeyen Harry yüzünde ışıldayan büyük gülümsemesiyle bir teşekkür fısıldadı. Ona karşılık olarak gülümseyen Jay ise bakışlarını kısa bir süreliğine oğluna, Harry'nin gülüşünü parlayan gözlerle izlediğinin farkında bile olmayan Louis'ye, çevirmişti.

"Evet şimdi Louis'yle birlikte o kadar ders çalışıp nasıl 40 almayı başardığını anlamadığım Zayn, soruyorum yavrum bilerek mi dersten kaldın yoksa siz bir araya gelince ders çalışıyoruz ayağına maç yapıp beni mi kandırıyorsunuz?"

Sınıfta yükselen kahkaha seslerine eşlik ettikten sonra açıklama yapmaya başlayan Zayn "Aslında maç yapmıyoruz kraliçem ama ben kütüphanede buluşmaya Liam'ı da getirince trip atıp sana bir şey öğretmiycem diye tutturuyor oğlunuz." dedi.

"Getirme o zaman canım arkadaşım o gelince tek öğrendiğin şey insan anatomisi."

Louis'nin cevabıyla iyice coşan sınıfı öksürerek susturdu, Bayan Tomlinson.

"Evet çocuklar kaynatmayın dersi Louis sen de sınıf içinde konuşmana dikkat et annecim."

Zayn sırıtarak yanında oturan Louis'ye dönüp kısık sesle "Duydun mu annecim?" dedi. Louis ise yine ve yeniden neden bu çocukla arkadaş olduğunu sorguluyordu.

"Bu arada Zayn daha Liam'ın dersine girmedim konusu açılmışken söyleyeyim sen de ona söylersin 60 aldı." sevgilisinin notunu duyan Zayn kaşlarını kaldırarak kendi kendine konuştu.

"Ulan şuna bak dersi geçiyor bana söylememişti." bunu duyan Louis ise "Siz konuşuyor muydunuz ya? Ben ağızlarınızı hiç boş görmedim de." dedi. Yakınlarında oturan kızlar bunu duyup gülerken Zayn Louis'ye öldürücü bakışlarını atmadan önce onlara dönüp "Yemek yemeyi kast ediyor şey yapmayın." dedi.

Kimi iyi kimi kişiye göre kötü puanların öğrenilmesiyle geçen bir ders sonrasında sınıf dağılırken Jay, Louis'yi yanına çağırdı.

"Sen istedin diye yaptım sanma oğlum, Harry'e hak ettiği puanı verdim."

Louis oldukça kolay geçen edebiyat sınavından şen şakrak çıkmıştı. Öğretmenler odasına giderek müjdeli haberi annesine verdi. Jay en azından bir dersten kesin geçtiğinin haberini alınca oğluna kocaman gülüpseyip Harry'nin sınav kağıdını önüne çekti. Louis sınav kağıdının üstünde yazan ismi görünce gözlerini büyüterek annesine baktı.

"Hani her öğrencin eşitti? Neden Harry'nin kağıdını şimdi okuyorsun?"

"Dayısı rica etti. Değil mi Bay Michele? Ben de kıramadım."

"Bay Michele Harry'nin dayısı mı?" Louis yaşadığı şokla ağzını sonuna kadar açarken Zayn öğretmenler odasının kapısına dayanmıştı.

"Psst, Louis! Pardon hocam, Harry ağlıyor da onu söylecektim, sınavı kötü geçmiş sanırsam." Zayn cümlesini bitirir bitirmez Alessandro dışarı fırlayarak Harry'nin sınıfına gitti. Çelloya başlaması ve çok çalışması konusunda ona sürekli öğütler veren kişi dayısıydı, şimdi bir dersten kalırsa Alessandro kendini suçlardı.

Jay kafasını süreli sallayıp beyaz kağıda elindeki kırmızı kalemle çarpılar atıyordu. Harry'nin bu dersten kalması demek seneye aynı dersi almayacakları anlamına geliyordu. Yani, hiç ortak dersleri olmayacaktı. Louis vücudunu sarmaya başlayan stresle üzerinde 45 yazan kağıda baktı. Annesi derince iç çerekek yerinden kalktı.

"Yapabileceğim bir şey yok, geçirmeyi çok isterdim ama zaten birkaç puan ekledim. Yapabileceğimin en fazlası bu. Kahve alıp geliyorum çocuklar zil çalınca sınıfınıza gidin."

Zayn tepkisini görmek istermiş gibi Louis'nin yanına kadar geldi. Louis donuk bir ifadeyle kağıdı izliyordu. Zayn elini omzuna koyup sırtını sıvazlayınca çocuğun gözünün önüne ağlamaktan kızarmış yeşiller geldi. Şu an ne halde olduğunu bilmese de yaşlı gözleri düşündükçe çaresizliği aklına geliyordu. Eğer şimdi bir şey yapmazsa bir daha asla aynı dersi alamazlardı.

İşte bu yüzden hızla annesinin bıraktığı kırmızı kalemi alarak kağıtta yazan notun üstünü karalayıp yerine 70 yazdı. Zayn'in onu durdurma çabaları boşa giderken Jay şaşkın bir ifadeyle Louis'ye yaklaştı.

"Oğlum? Ne yapıyorsun? Louis kendine gel böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Suç bu!" Jay'in sesinin yükselmesiyle Zayn üstüne düşeni yaparak odadan çıktı. Yalnız kalan anne oğulu ise zil bölmüştü. Gitmeye yeltenen Louis'yi annesi kolundan çekip bağırmaya devam etti.

"Burada oyun oynamıyoruz. Bu öylesine yapabileceğin bir şey değil. Senin suçlanmana izin veremem. Bunun için geçerli bir sebebin olsa iyi olur."

Louis görüşünün bulanıklaşmasına aldırmadan ıslanan kirpiklerini sıkıca kapattı.

"Olmaz anne, yapamam. Onsuz bir yıl geçiremem. Sınıfta kalırsa bir daha onu göremem, aramızı düzeltemem, hayır anne. Daha yeni yeni neler hissettiğimi çözerken olmaz. Lütfen anne, lütfen bana yardım et."

Johannah Louis'nin yanaklarının ıslandığını ve o sinirli tavrından geriye buğulu mavi gözlerin kaldığını görünce oğlunu göğüsüne çekip saçlarını okşadı.

"Anne... Lütfen. Böyle hissetmek istemiyorum. Onun gözündeki saf nefreti her görüşümde kalbimin teklemesini istemiyorum. Kalbimden bu hissi sökebilir misin? N'olur anne, canım yanıyor."

"Hayır Louis. Bunda yanlış olan bir şey yok. Bu histen kurtulmak istemeyeceksin. Sadece Harry'nin biraz zamana ihtiyacı var. Alessandro'dan duyduğum kadarıyla gerçekten çalışmış ama kafası biraz dağınıkmış. Dayısı iyi bir arkadaşım olduğu için notuna dokunmuyorum. Ama bir daha da aynısını yapmam."

Oğlunu kendinden uzaklaştırıp gözlerine baktı. Parıl parıl parlayan maviler neşeyle annesine bakıyordu. Louis geç kaldığı dersine hızlı adımlarla dönerken annesi oğlunun ne kadar büyüdüğünü düşünüyordu.

In Case You Need MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin