Başım ağrıyordu. Neredeydim? Etraf karanlıktı ama biri elimi tutuyordu. Gözlerimi kırpıştırdım ve doğruldum. Yanımdaki beden irkildi. "Kageyama, uyanmışsın. Beni korkuttun." Bu Akaashi'nin sesiydi. Rahatlamıştım.
"Yok... İyiyim." Kendime geldikçe son olanlar tekrar gözümün önünden geçti.
"Kageyama noldu? Gerçekten çok korktum." Dayanamıyordum. Akaashi'nin adını haykırarak sarıldım. Ağlıyordum. Hıçkırıklarım ya da göz yaşlarım dinmiyordu.
"Kageyama ciddiyim beni çok korkutuyorsun. Lütfen sakinleş ve bana olanları anlat!" Nefesimi düzenlemeye çalıştım ama hıçkırıklarım buna engel oluyordu.
"Hinata... Beni terk etti... Akaashi inanabiliyor musun? Ölüyorum. Ben... Ben böyle yaşayamam."
Akaashi ışığı açıp geldi. Saçlarımı geriye taradı, göz yaşlarımı sildi. Şaşırmıştı ama bunu gizlemeye çalışıyordu.
"Kageyama... Bana bak! Acı çekmen gayet normal ama şimdi sakinleşmek zorundasın. Zaten uykunda sürekli kabus görüp kıvrandın. O kadar korktum ki! Hinata'yı elinde valizle ağlarken gördüm taksiye binerken. Sonra hemen çıkıp sana geldim ama kapıyı açmadın. Allah'tan bende anahtar vardı da. Of Hinata off..."
Akaashi yan komşumuzdu. Benim en yakın arkadaşım ve her kötü günümde yanımda olmuştur.
"Kageyama, şimdi sakinleşiyorsun ve seninle güzelce konuşuyoruz. Belki mantıklı bi açıklama buluruz. Kendine zarar vermeni istemiyorum. Sana sakinleşmen için çay yapacağım. Tamam mı?"
Burnumu çekerken kafa salladım. Belki de bunların hepsi bir rüyaydı. Ama çok saçma. Acaba ben mi ona bir şey yaptım? Neden oraya gitti, neden? Başımı ellerimin arasına aldım ve düşündüm. Ne kadar süre böyle kaldım bilmiyorum ama ben hala bu pozisyondayken Akaashi bana çayımı getirmişti.
"Şimdi al bu çayı ve bana olanları anlat. Seni dinleyeceğim. Lütfen rahatlamaya bak."
Bunları derken elime çayı tutuşturmuştu ve saçlarımı yine geriye doğru elleriyle taramıştı.
Onunla konuşmak beni her zaman rahatlatmıştır. Büyük ihtimal bu onun psikoloji öğrencisi olmasından kaynaklanıyordu."Bak Akaashi... Ben noldu anlamadım. Bana birden gelip gitmem lazım dedi. Hem de Brezilya'ya. Sonra ayrılıyoruz buraya kadar, böyle olması gerekiyor falan dedi. Ben nasıl o an kafayı yiyorum ama. Hatta başta şaka yapıyor sanmıştım sonra valizini gördüm. Bana kariyeri için gittiğini ve bunun yanında ilişkimizin bitmesi gerektiğini, uzaktan yürütemeyeceğimizi söyledi. Kal dedim, gitme dedim ama beni dinleyen kim... Sonra yanağımdan tuttu ve 'belki bir gün sevgilim?' dedi.
Ne sanıyor bu, çocuk oyuncağı falan mı? Of Akaashi of... Ben ne yapacağım?"Akaashi üzgün bir yüzle izliyordu beni. Gözlüğünü düzeltti. "Ona inanamıyorum Kageyama... Bunu sana nasıl yapabilir? Onu taksiye binerken gördüm, aradım ama açmadı. Hadi sana bir şeyler açıklamak zor geldi, bu açıklamayı bana da yapabilirdi..."
Akaashi'nin bu konuşmasından ne kadar çaresiz bir durumda olduğumu anladım. Gerçekler tokat gibi yüzüme çarptı. Terk edilmiştim. Hem de bu dünya üzerinde en çok sevdiğim ve değer verdiğim insan tarafından.
"Akaashi, sana çok teşekkür ederim ama biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var."
"Sorun değil Kageyama, anlıyorum. Ama unutma yanında olmam bi telefonuna bakar. İhtiyacın olduğu her an arıyorsun, anlaştık mı?"
Akaashi'yi hak edecek ne yapmıştım gerçekten bilmiyordum. "Ne kadar teşekkür etsem az Akaashi..." Dedim ve ona sarıldım.
"Saçmalama, teşekküre gerek yok. Ben gideyim zaten Bokuto endişelenmiştir. Kendine dikkat et, tamam mı?"
Olumlu anlamda kafamı salladım ve onun gidişini izledim. Şimdi kendimle kalmıştım. Ben, Hinata'nın kokusu ve evimiz. Sanırım o an yüzüme Hinata'yı her ne olursa olsun sonsuza kadar seveceğim gerçeği yüzüme çarptı.
Her zaman sevgili sevgilim olarak kalacaktı.
Kageyama'ya cok uzuluyom
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yara / kagehina
Fanfictionkaybettiğin gün gibi bekliyorum. üstümde bi başkasının ceketi yine de tanırsın, biliyorum. tw: sigara, self-harm!