12

179 24 10
                                    

Kōrai beni bara konuşmak için çağırdı. Bundan da korkuyordum çünkü ben bir korkağım. Beni her zaman güler yüzle karşılayan ve sevgiyle kolları arasına alan birine ihanet ediyorum, aklımdaki kişi ile. O da bunun farkında lakin aşk onun da gözlerini boyamış.

"Merhaba, Tobio."
"Merhaba Korai." Dedim ve sarıldım. Burun yakıcı bir parfüm kullanıyordu.

"İçki?"
"İki bira alalım." Dedim. Yorgundum hem de çok. Kōrai hemen nasıl olduğumu sorgulamaya başladı. Onu hak etmiyordum. Onu sevmediğimi de söylemiyorum lakin sevemem de. Bilirsiniz, korkağımdır.

"Tobio, bilirsin... Seni seviyorum, beni asla sevmeyeceğini de biliyorum. Bu yüzden bu son görüşmemiz olsun. Acı çekiyorum, yatağımda başkasının adını sayıklamanı kaldıramıyorum..."
Dedi ve gözyaşlarına boğuldu. Başı omzuma düştü. Gömleğimdeki ıslaklık tenimi yaktı. Korktum, yine korktum. Birinin bana duygularını açmasından korktum.

"Kendine iyi bak Korai, özür dilerim. Seni baştan uyarmıştım. Ve emin ol, benden daha iyilerini bulacaksın." Dedim ve ona fırsat vermeden bardan çıktım. Biradan aldığım birkaç yudumun tadı hala damağımdayken Suga'ya gitmeye karar verdim. Onları Shoyo gittiğinden beri üzüyordum ve kendimi gösterme zamanıydı sanırım. Onları iyi hissettirdiğimi bilmek kişisel tatmin sağlamama yardımcı olabilirdi.

Evleri uzakta olduğu için şehirler arası metroya gittim. Yanıma fazladan para aldığım için dua ettim ve kafamda Suga'da kaç gün kalacağımı hesapladım. Ailemden gelen para da tükenmek üzereyken mutfak alışverişi yapmamak iyi olacak diye düşündüm ve Suga'ya gitmeyi gözümde her türlü fırsata çevirmeye çalıştım.

Şehirler arası yolculuk yapan hızlı trenlere gittim ve en yakın saate bilet aldım. 19.45 treninde kalan son boş yeri de ben kapmıştım. 40 dakika kadar bekleyecektim. Bu sırada suga ya onlara geleceğime dair mesaj attım ve yine sevecen bir şekilde karşıladı beni. Evinin her zaman bana açık olduğunu söyleyerek yine ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu gösterdi. Ben ise yetersizdim. Ne iyi bir arkadaş, ne iyi bir evlat, ne de iyi bir sevgili olabilmiştim. Zaten iyi bir sevgili olabilseydim Shoyo gitmezdi, değil mi?

Tren peronun oraya doğru yürümeye başlarken nefesim kesildi. Kalbimin duracağını hissettim. Sanki ölüm meleği yanımdan geçmişte onun nefesi nefesimi kesmiş gibiydi. Boğucu bir aura üzerime çöktü, bakışlarım karşıya kilitlendi. Tam 109 gündür göremediğim sevgili sevgilim sadece 20-25 metre ötemde duruyordu. Bana baktı ve gözlerimiz buluştu. Bana adım atmaya başladı. Korktum, hem de çok. Titriyor, soğuk terler döküyor ve ölümün nefesini bu sefer boynumda hissediyordum.

Aramızda bir 5-10 metre kalana kadar yürüdü bana. Her şey ağır çekimde ilerliyor gibiydi. Adımı fısıldadı.

"Tobio..." Ve bir adım daha.
"Sevgilim..." Bana doğru geldiği her an ölüm bana daha çok yaklaşıyordu.
"Ben seni-" sözünü kestim. Yanaklarımı tutmaya çalışacaktı ki kaçtım. Koştum. Korktum. Hem de hiç olmadığı kadar.
"KAGEYAMA!" Son bir çığlık.
Koştum. Ve o her zamanki gibi yetişemedi. Kendimi raylara bıraktığım an onun da peşimden gelmesini bekledim, gelmedi. Gelmesini istemek zaten bencillikti ama ben zaten bencil bir adamdım.

Rayların üzerine düşmüştüm. Tren geldi. Hinata'nın son çığlığını duygum. Bana sevgilim diye seslenmişti. İşte beni asıl öldüren şey bu tren değil onun bana 'sevgilim' diye hitap etmesiydi.

Sevgili sevgilim,
Dediğim gibi, katilim sen oldun. Ömür boyu elinden çıkmayacak bir kan lekesi olarak ve kalbinden düşmeyecek bir sızı olarak kalacağım.
Korktum, korkağım.
Lakin senin tarafından öldürülmek beni hiç korkutmadı. Sen beni benden ayrı yaşadığın günlerdeki aldığın nefes sayısı kadar öldürdün. Bana çektirdiklerin aslında bu kelimelerle de sınırlı kalamaz.
Ama seni hep sevdim.
Şu an vücudundan kanlar çıkması umrumda değil çünkü bana son kez 'sevgilim' diyerek seslendiğini işittim.
Artık huzurluyum.
Öldüm sevgilim, sen beni öldürdün.
Ama severdin beni...
Oysa herkes öldürür sevdiğini


yara / kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin