Hyunjin sessiz ara sokaklarda yürümeye devam ediyordu, yaklaşık on dakikadır yürüse de ne birini görmüş ne de bir ses duymuştu.
Sonunda gelen taş ve adım sesleriyle başını kaldırıp karşısındakine baktı.
Anlık korkmuştu.
"Sen misin?" çocuk yavaşça başını salladı. "Benim kimden bahsettiğimi nereden biliyorsun?" çocuk göz devirirken Hyunjin gülümsemişti. "Sana ne diye seslenmeliyim?" çocuk çantasından siyah bir sprey boya çıkarıp duvara yaklaştı, duvara spreyle bir şeyler çizerken Hyunjin onu izlemişti.
Sonunda çocuk yazıyı yazıp geri çekilerek ona baktı.
"Yongbok ha? Böyle biriyle tanıştığımı hatırlamıyorum." çocuk omuz silkti. "Takma ismin falan mı?" çocuk hafifçe başını sallayıp sırtını duvara yaslarken Hyunjin onu süzmüştü.
Kendisinden hafif kısaydı, saçları maviye boyanmıştı ve yanaklarındaki çiller görülüyordu. Fiziği giydiği şeylerce çok gözükmese de Hyunjin üstüne giydiği şetlerin ona bol gelmesinden ince ve zarif bir fiziği olduğunu anlamıştı.
Gözü çillerine takılınca onları incelemeye başladı, farkında olmadan elini ona uzatmıştı ve Yongbok'un bakışları arasında ona yöneliyordu.
Eli yüzüne değince Yongbok durdurmak adına elini uzattı fakat beklediğinin aksine maskeyi çıkarmamış, yüzünü nazikçe tutmakla yetinmişti.
"Çillerin çok güzel duruyor, daha önce hiç karşılaşmadım ve ilk kez birinin çilleri olduğunu görüyorum. Çok tatlı duruyor." Hyunjin onu hayran hayran izlerken yavaşça ona yaklaşmıştı, yüzünü iyice onunkine uzatmıştı ve hafifçe eğilmiş çillerini inceliyordu.
Büyülenmiş gibiydi.
Yongbok'un hızlanan nefeslerini duyunca durdukları konuma bakıp gülümsedi.
"Heyecanlandın mı?" Yongbok'un yanakları kızardı. "Git gide tatlılaşıyorsun." Hyunjin elini nazikçe onun üstünde sweat'in üstüne getirirken karşısındaki çocuk nefesini tutmuştu, belini kavradıktan sonra beklediğinden ince olduğunu fark etmek Hyunjin'i gülümsetmişti. "Belin inceymiş."
Yongbok fazla heyecanlanmıştı.
"Seni daha ince veya vücudunu belli eden kıyafetlerle gördüysem dediğin gibi seninle yatmak istemiş, öpmüş olabilirim. Vücut hatların fazla tanıdık değil, aramızda cinsel bir şeyler geçtiğini sanmıyorum." çocuk yavaşça başını salladı, kızaran yüzünü ellerinin arasına almıştı.
Fazla tatlıydı.
Hyunjin onun beline kollarını sardı, bu yavaş hareketi üstüne vücutları birleşmiş, Yongbok'un öne eğdiği başı Hyunjin'in omzuna denk gelmişti.
"Kollarım arasında küçücük kaldın." Yongbok fırsatını bulmuşken kollarını ona dolayıp parmak uçlarında yükselerek başını Hyunjin'in omzuna yasladı.
Nefesi boynuna değiyordu.
Hyunjin'in ensesindeki tüyler diken diken olmuştu resmen.
İkisi bir süre öyle sarıldı, Hyunjin boynuna değen ıslaklıktan dolayı onun ağladığını fark ettiği için geri çekilmemişti.
Bu çocuk basbayağı...
Bebek şampuanı kokuyordu...
Hyunjin burnuna dolan bu hoş kokuyla gülümsemeden edememişti, aynı zamanda Yongbok da burnunun dibindeki boynundan yayılan kahve-boya karışımı kokuyla kolları arasında durduğu çocuğa tekrar aşık olmuştu.
Çok estetik, soft ve hoş bir kokusu vardı.
Yongbok parmak ucunda durmaktan ağırmış ayakları yüzünden yavaşça yeri indi ve gülümsedi, taktığı maskenin açıkta bıraktığı çekik gözleri kısıklaştığında Hyunjin de hafifçe gülümsemişti.
"Yanına gelmem işe yaramış mı?" Yongbok hafifçe başını sallayıp oradan el sallayarak uzaklaşırken Hyunjin arkasından gülümseyerek bakmıştı.
Kesinlikle kendisinden küçüktü, ve aşırı tatlı biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland¦ HYUNLİX
FanfictionSadece merak ediyorum, Harikalar Diyarı'nda olsaydık bir şansımız olur muydu?