"Hyunjin!" Felix içeriden bağırınca Hyunjin olduğu yerde sıçradı ve kapıdan başını uzatmış kendisine bakan Felix'e döndü.
Şu an Felix'in karşısında tamamen çıplaktı ama Felix'in baktığı yer direkt gözünün içiydi, bu yüzden Hyunjin irkilmeden edememişti.
"Ne bağırıyorsun güzelim ya!"
"Yanıma gelsene..." Hyunjin onun kapının arkasına sakladığı vücuduna bir bakış atıp Felix'e yaklaştı.
Banyodaki buhar yüzünden pek göremese de Felix'in ne isteyeceğini az çok anladığı için yaklaşıp elini pantolonuna attı ve Felix'in hayatı boyunca çekmeyi beceremediği fermuarını kapattı.
"Ah, beni çok iyi tanıyorsun."
"Kulağımın dibinde bir daha inlersen seni sikerim Felix." Felix kıkırdadı.
"Refleks işte, şey bu arada... Biz birazdan çıkacağız ama gönlüm el vermedi diye sana yiyecek bir şeyler hazırladım, ara sıra seni ararım zaten ben." Felix onun ıslak omuzlarına tutunup dudaklarına bir öpücük bıraktı.
Geri çekilmeden alt dudağını dişlemeyi unutmamıştı.
"Ya Lixie, ben seni özlüyorum ama..."
"Deme öyle, akşam gelince beraber vakit geçiririz. Bu arada Innie'yi arayıp ikna et de bizimle gelsin, biliyorum itiraz ediyormuş gibi davranmadı ama bayağı zorluk çıkartıyor, şu sınavlardan kafasını kaldırmıyor."
"Onunla konuşurum ben." Hyunjin onun beline nazikçe ellerini yerleştirip dudaklarına bir öpücük bıraktığında Felix gülümsemişti.
Geri çekilip bakışlarını bacaklarına çevirdi.
Hyunjin'in bacakları her zamanki gibi mosmordu.
"Güzelim, kendine dikkat et. Gelince seninle bir güzel ilgilensem iyi olacak sanırım." Felix son kez onun boynuna kaçamak bir şekilde dudaklarını bastırdı ve geri çekilip odasına girdi. Hyunjin de arkasından bir gülümsemeyle karşılık verip tekrar duşa girmişti.
°°°
Herkes etrafı büyülenmiş gibi izleyen Yeji ve Rosé'ye bakıyordu.
Sanki ilk kez alış veriş merkezi görmüşlerdi.
"Siz kafayı yemişsiniz." Rosé omuz silkip heyecanla Felix'e döndü.
"Ordaki elbiseleri gördün mü? Çok güzeller!"
"Yanındaki kıyafetleri de gördün mü? FELİX O PANTOLON BİR MUCİZE GİBİ!" Yeji ve Rosé el ele tutuşarak koşmaya başladığında Felix iç çekmişti.
"Yeji sen neden bu kadar haklısın amına koyayım... Biz de bir şeyler bakalım artık ya!" Felix onlara döndüğünde bakışlar kendisini bulmuştu.
"Bakınalım etrafa, bu arada... Siz saçlarını hangi renge boyatacaksınız?" Jeongin'in sorduğu soruyla Felix ve Han birkaç saniye birbirine bakıp aynı anda cevap verdi.
"Kahverengi." Jeongin birkaç saniye yüzünü buruşturduktan sonra Seungmin'e döndü, bakışları onay alır gibiydi.
"Biz griye boyatsak?"
"Açık bir renk... Bilmiyorum, daha önce kullanmadım." Jeongin dudak büzdüğü anda Seungmin elini kaldırıp başını öbür tarafa çevirdi. "Sikerim seni tatlılık yapma bana! Tamam gri olsun, deneyelim bari." Jeongin sevinçle gülümseyip onun üstüne atladı ve sıkıca sarılıp yanağına kaçamak bir öpücük bıraktı, Seungmin onu tutmak zorunda kalmıştı.
"Ya işte benim bebeğim ya!" Han bakışlarını Felix'e çevirdi.
"Biz nereyi gezelim?"
"Önce gidip boyaları alalım, sonra gezeriz." herkesin onaylamasıyla, beraber kozmetik mağazasına yürümeye başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland¦ HYUNLİX
FanfictionSadece merak ediyorum, Harikalar Diyarı'nda olsaydık bir şansımız olur muydu?