29

98 8 56
                                    

"Lixie..." Felix birden gözlerini açıp etrafına baktı.

Hyunjin'in kollarındaydı ve endişeli bakışları ona sabitlenmişti.

Felix zoraki doğrulup gözlerini açtı ve etrafına bakındı.

Hastanedelerdi ve diğerleri de Hyunjin gibi onu endişeli bakışlarla izliyordu.

Nefes almaya çalışan Jisung ile göz göze geldiğinde Felix bakışlarını kaçırdı çünkü onun dolu gözlerindeki korkuyu görmek kendi nefesini de kesiyordu.

"İyi misin Lixie?" Felix başını çevirip Hyunjin'e baktı.

Onun da üstünde hasta kıyafeti vardı, bacakları sarıyla sarılmıştı ve kolunda serum vardı.

Felix olanları anlamaya çalışırken Hyunjin çenesini kavrayıp kendisine bakmasını sağladı.

"Benimle konuşur musun?"

"Yaşıyorsun..." Hyunjin'in kaşlarını çatarak onu izlemesi eşliğinde Felix elini onun yüzüne koydu nazikçe. "Ölmedin, benim yüzümden ölmedin. Jinnie, seni yalnız bırakmamalıydım, özür dilerim." Felix uzanıp ona sıkıca sarılırken Hyunjin bacaklarına çok yüklenmemek adına eğilip Felix'in sarılmasına karşılık verdi.

"Sakin ol Lixie, neden özür diliyorsun?" Felix onun üstündeki kıyafeti sıkıca kavradı.

"Biz neden hastanedeyiz?" Hyunjin yavaşça onun yanına oturdu.

"Sen ve Minho beni yanarak ölmekten kurtardınız, benim olduğum odada fazla duman olmasa da sen beni ararken fazla duman soluyup zehirlenmişsin ve birkaç gündür baygınsın." Felix derin bir nefes almaya çalışınca göğsündeki baskıyı hissedip elini oraya koydu.

"Lix..." Han ona yaklaştı, elini göğsündeki elinin üstüne koyarken gözlerine bakıyordu. "Çok derin nefes alma, biliyorum şu an ihtiyacın var ama fazla zarar gördün." Felix yavaşça başını sallayıp titrekçe nefes vererek Hyunjin'e döndü.

Alt dudağı titriyordu.

"Ben evden çıkmadan önce... Sen bana gitmemem gerektiğini söylemiştin, yalnız kalmak istemiyordun."

"Felix-"

"Dinle sadece." Felix başını öbür tarafa çevirdi. "Korkmana rağmen kapıyı kilitlersen bir şey olmayacağını söyleyip seni orada bırakarak siktir olup gittim ve geldiğimiz noktaya bak, bir şey olmamış halin bu mu?" Felix'in ağladığını bildiği için Han onun omzuna nazikçe kolunu sardı.

"Sadece suçluluk duyuyorsun Lixie, burada olmamızın sebebi sen değilsin. Yanımda olsaydın yapabileceğin tek şey orada güçlü kalmamı engellemek olurdu, sana bir şey olacak veya beni o halde göreceksin korkusuyla dayanamazdım." Hyunjin hareketlenerek onu Han'dan alıp kendine doğru çekti ve sıkıca sarıldı, bu yaptığı vücudundaki yanıkları da sızlatmış olsa da sessiz kalarak Felix'in titrek nefesler almaya çalışıp ağlamasına izin verdi.

"Changbin..." Changbin başını, az önce sindiği Seungmin'in omzundan kaldırıp Chan'a baktı. "Gidelim mi?" Changbin onaylayıp ayağa kalkarken Felix'in sesiyle durmak zorunda kalmışlardı.

"Baban için, değil mi?" Chan arkasına bakmaya cesaret edemezken yataktan gelen sesi ve Felix'in adımlarını duydu, birkaç saniye sonra beline dolanan kolları ve sırtına yaslanan bedeni hissetmişti. "Ona ihtiyacın yok, biz seni çok seviyoruz hyung." Chan onun ellerini tutup nazikçe okşadı.

"Kafam karışıyor." istemsizce ağzına çıkan bu cümleden sonra Felix'in çenesini onun omzuna yasladığını hissetti.

"Ben her zaman buradayım, senin için hepimiz buradayız." Chan sessizce başını geriye atıp onun omzuna yasladı. Gay panic

Wonderland¦ HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin