Hayat, bazen tek harf farkıyla hayale dönüşür.
Birileri gelir, sanki sihir yapar ve o "t" harfi bir anda "l" gibi gözükür.
Peki sadece tek bir çizgiyi silmekle hayat, gerçekten hayal gibi olur mu?
Yoksa o çizgi silinmez de bir süreliğine görünmezlik pelerini mi takınır üzerine?
Şarkı; Mabel Matiz-Hanfendi♠️
Hayat bazen size sunduklarının değerini hatırlatırcasına olaylar sıralar art arda. Hatta belki acaba nasıl bir iyilik yaptım da karşılığı böyle oldu diye düşünürsünüz. 'Ben seni/sizi hak edecek ne yaptım?' cümlesinin dilimizden dökülmesini ister belki de. Bu bir çeşit alıp verme oyunudur. Aynı zamanda da bir hatırlatma. Başına yalnızca kötü şeyler gelmiyor, dön bak etrafına aslında mutlu olacağın neler var diye hatırlatan bir oyun... Benim için düzenlenen oyunda giden sağlığımdı. Ama getirisi çok güzel insanlara ev sahipliği yapıyordu.
Çoktan üzerimi değişip yatağıma uzanmıştım. Uykum gelmesin diye türlü türlü şeyler yapıyorlardı ruhumu dolduran adamlar.
"Sana sağlam bir kahve yapmamı ister misin?"
"Zahmet olmazsa çok sevinirim cidden ve teşekkür ederim Eren."
"Teşekküre gerek yok. Her şeye teşekkür edeceksen işimiz yaş. Sen keyfine bak ben hemen geliyorum." Ondan boşalan yere saniyesinde Mert doldurdu.
"Sana film açmamı ister misin?"
"Olur ama Ninja Kaplumbağalar izlemek istiyorum ben." Saçlarımı karıştırıyordu ki Yiğit gelip eline vurdu.
"Kızın beynini sarsmasana salak."
"Sen başının üzerindeki elime vurunca hiç sarsmadın süper zeka!" Bu kadar şapşal olmalarına gülümsedim.
"Hih! Ben de mi sallandırdım kafanı? Kusura bakma Rüyacığım, hep bu odunun suçu. Hoyrat işte ne yaparsın? Bu arada bizim sonradan gelen yakışıklı nereye gitti? Yalnız o değilde, ne şanslı kızsın sen ya! Bizim gibi üç yakışıklı peşinde pervane. Haremin resmen VIP üyelerle dolu." Ben şaşkınlıkla ona bakarken bu sefer de uzanıp hafifçe kafasına vurma sırası Mert'teydi.
"Kızın kafasını şişirme. Azıcık sus da motorun soğusun." Gözlerimi devirerek çıkıştım. "Siz sadece birbirinizi yiyorsunuz ama! Hadi Mert filmi aç izleyelim."
Kapıdan enfes kokan büyük bir fincanla Eren girdi. Kupayı bana uzatıp ne izleyeceğimizi sorduğunda aldığı cevap onu güldürmüştü. Mert ve Yiğit koltuğa geçerlerken Eren yanımda kalmayı yeğleyerek yine yeniden kalbimin sesini artırmasına sebep oldu. Buna rağmen kahvemi yudumlayarak filmime odaklanmam çok sürmemişti. Ben her sahneyi yaşarak izlesem de koltuktakiler uykuya dalmıştı bile. Yerimden kalkmaya yeltendiğimde Eren beni durdurdu.
"Ne oldu? Nereye?"
"Şu şapşalların üstlerini örterecektim." dedim fısıltıyla. Uyuduklarını yeni fark etmişti. Filme gülüyordu, anlaşılan ilgisini çekmişti.
"Dur ben hallederim." Yaklaşıp sese uyanan ikiliye bir şeyler söyledi. Kalkıp hep birlikte yanıma geldiler.
"Özür dileriz fıstığım. Eren beni ikna etti. Bir süreliğine Mert'in evde olacağım. Biraz uyuyup gelirim. Tamam mı?" Mertlerle bahçelerimiz ortak olduğundan daha kolay ikna olmuş gibiydi Yiğit.
"Ne özrü şapşal? Sadece ben dediğimde kabul etsen bu kadar zorlanmazdın baştan. Git hadi, benim yerime de uyu." Sarılıp bir güzel vedalaştı. Mert gitmemekte ısrarcıydı ama onu da ben ikna etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Melek-Seraf
Teen FictionBen bir kuyuydum. Hayır, hayır. Ben küçük yaşta bir kuyuya düşmüştüm. Bir melek kadar masumken karanlık sarmıştı beni. Karanlıkta bir melek vardı. O kuyudayken artık o da karaydı. İnsan insan dedikleri insan, nedir şimdi bilmiştim. Bildiklerimi o gü...