Uyandığımda ev serindi. Omi ise üzerimde uyuyordu. Hareket etsem net uyanırdı o yüzden hareketsiz kalmayı tercih ettim. Sırtını okşamaya başladım. O her şeyiyle mükemmeldi. Şimdi de içimi ya onu kaybedersem korkusu sarmıştı. Gerçekten korkunç olmaz mıydı? düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu. Bir kaç dakika sonra o da kıpırdanmaya başladı. Kısık gözleriye yüzüme bakıp gülümsedi. "Günaydın Tsumu." Dünyanın en kusursuz varlığıydı. "Günaydın sevgilim." diyerek uzunca dudaklarından öptüm. Beni itmemişti, mutluydum. Ama kafasını geriye çekti. Yüzünde o acı çeker ifadesi vardı. Melankolik biri olduğunun farkındaydım. Ayrıca tüm duygularını içinde benden daha yoğun yaşadığını da biliyordum. Kafasını yine boynuma gömdü. Yine aynı yerden öptü, benimin üzerinden. Ne kadar böyle kaldık bilemiyordum. Ama Omi birden kalkıp tuvalete koşmuştu. Bunu fırsat bilerek koşup kendime çay koydum. Çay yerine kahveyi tercih edenler ne yaşıyordu gerçekten merak ediyordum. Çay dediğimiz şey gerçek bir ilaç! Harareti alıyor bir kere.
Omi yanıma geldiğinde duş almış olduğunu fark ettim. O gelene kadar ekmek kızartmıştım zaten. "İyi, saat daha 6. Ders 10'da değil mi Tsumu?" Dedi. Kafa salladım. Gerçekten. Evimin mutfağında, bu sefer sevgilimle kahvaltı yapıyorduk. İnanılmazdı. En çok da içimdeki sevgi inanılmaz olandı. Hayatım boyunca hissettiğim en güçlü duygu.
O telefonundan bir şeyler okuyup bir yandan da kahvesini içerken gözünün önüne düşmüş buklesini kulağının arkasına sıkıştırdım. Bana bakışındaki aşk dolu hissi seviyordum. Ve son aylarda bunu fark etmem işimi kolaylaştırmıştı. "Teşekkürler." dedi kulağını arkasına attığım buklesini düzeltirken. Onun bu çekinmiş haline, kötü, üzgün veya sinirli haline, her haline aşıktım. Her bir zerrem her bir zerresine aşıktı. Keman çalışından anlıyordum, inanır mısınız? Bana olan aşkını keman çalışı sayesinde anlamıştım. Mesela ona kemanla eşlik etmektense piyano ile eşlik etmek işime geliyordu. Onun kemanıyla aktardığı duyguları ben kemanımla aktaramazdım lakin bunu piyanom sayesinde yapabilirdim. Müzik inanılmaz bir şeydi.
"Tsumu, erkenden çalışmaya gitmemiz lazım." dedi paniklemiş bir şekilde. Anlamıştım, yine düşünceleri ve anksiyetesi onu ele geçirmişti. "Tamam sevgilim, sıkıntı yok. Birlikte çalışacağız. Ben çalışacağımız parçaları hemen hazırlayayım sen de o sırada üzerini giyin. Anlaştık mı?"
Biraz olsun rahatlamış görünüyordu. Bu iyiye işarertti. "Tamam... Teşekkürler Tsumu." dedi. ayağa kalktı ve yine beni ilk öptüğü yerimden, ensemdeki benimden öptü. Onun en ufak hareketine bile aşıktım. Bu büyük aşkımın altında eziliyordum. Bunları düşünmeye vakit olmadığını anladığımda mutfağı hızlıca toparlayıp, önceden hazırladığım nota kağıtlarını aldım. Hızlıca giyinip geldiğimde de. Omi'nin giyinik bir şekilde beklediğini gördüm ve harika bir tarzı olduğu gerçeği yüzüme çarptı. Adeta bir ilahtı zaten o vücut ve o yüzle. Daha ne kadar mükemmel olabilir ki diye düşündüğüm her zaman gözüme daha da kusursuz geliyordu.
Begendiyseniz oy atmayı unutmayınız!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the violinist/sakuatsu
أدب الهواةSakusa duygularını her zaman benden daha yoğun yaşardı lakin asla dışarı yansıtamazdı. O acısını ya da mutluluğunu kemanıyla aktarırdı. ve yalnızca ben anlardım. TW: okb, taciz!