Ertesi gün Omi ile kampüse geldik. Her şey çok sıradandı ama onun stresini hissediyordum. Sürekli sırtını sıvazlayıp tenha yerlerde ufak öpücükler veriyordum. O da boynuma sokuluyordu. Sanırım en sevdiği yerdi.
Dersin başlamasına yaklaşık 15-20 dakika kala birlikte çalışma yaptığımız müzik odasına uğradık. Akaashi ve Bokuto da oradaydı ve biz içeriye girer girmez dehşet dolu bakışlarıyla bizi karşıladılar. Omi, daha da çok stres olmuştu.
"Hey, ne oldu?" Dedim. Akaashi yanımıza yürüdü.
"Bakın... Bu asla sizin suçunuz değil, bu okuldaki homofobiklerin suçu..." Dedi. Dedikleri anlamsız geliyordu."Ne diyorsun Akaashi?" Dedi Kiyoomi. O sırada Bokuto da yanımıza yürüyüp elindeki telefonu bize doğrulttu. Dün kafeteryada iken Omi ile çekilmiş olan bir videomuzdu. Boynuma küçük öpücükler konduruyordu. Bunda hiçbir şey yoktu, ama işte bu şekilde okulun itiraf sayfasına düşmüştük.
"Siktir..." Dedi Omi.
"Birşey olmayacak Omi, sadece onları öldüreceğim." Akaashi kolumdan tuttu.
"Saçmalama Atsumu. Mantıksız olan hiçbir şey yapmayacaksınız. Zaten kampüsteki çoğu kişi homofobik değil." Dedi Akaashi. Omi konuşmaya başladı.
"Peki, siz?" Bunu demesi üzerine ikisi de gülümsedi. Ve Bokuto Akaashi'nin dudaklarına ufak ama aşk dolu bir buse kondurdu.
"Oh... Gerçekten sizin adınıza çok sevindim!" Dedi Omi. Gerçekten sevinmiş gibi gözüküyordu. Ben de ona katıldım.
"Merak etmeyin, benim bilişim fakültesinden birkaç arkadaşım var. Onlara videoyu sildirtecegim. " Dedi Bokuto.
"Gerçekten... Çok teşekkür ederiz Akaashi-san."
"Ne demek, sonuçta arkadaş ve meslektaşız." Dedi güler yüzüyle. Dördümüz birlikte sınıfa geçtiğimizde tüm gözler bize kilitlendi.
"Pislikler de geldi işte!" Diye bağırdı sınıftan bir erkek.
Tam üzerine atlayacaktım ki şef Akira geldi ve direkt söze girdi.
"Aşkı doruklarda yaşayan insanlar ne zamandan beri sizin gözünüze bu denli batmaya başladı? Kıskançlık sizi ele geçirmiş belli ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the violinist/sakuatsu
Fiksi PenggemarSakusa duygularını her zaman benden daha yoğun yaşardı lakin asla dışarı yansıtamazdı. O acısını ya da mutluluğunu kemanıyla aktarırdı. ve yalnızca ben anlardım. TW: okb, taciz!