"Flaş flaş flaş. Ispanak ilinin maydanoz ilçesine bağlı domates köyünde acı biberlerin pusu kurarak şehit ettiği on yedi patlıcan törenle mutfağa verildi. Ayrıca yaralanan yirmi beş dolmalık biber tencere hastanesine kaldırıldı. Köy muhtarı karpuzun verdiği bilgilere göre sekiz uzun namlulu pırasa üç göz yaşartıcı soğan ve patlamaya hazır beş kilo mısır ele geçirildi. Gelen bilgiler arasında muhabirimiz hıyarda yoğurdun saldırısına uğrayarak cacık olmuştur."
Tüm aile Eylem'in mükemmel şovuna gülüyordu. Ben de tabi. Ayağa kalkıp "Bu filozof yatar." dedim. "Malum, yarın iş var."
"Ee filozof, biz nerede yatıyoruz?" dedi Evren. Kolunu omzuma atıp "Ben senin yanında uyumak istiyorum. Önceki gibi." dedi. Gülümseyip başımı salladım.
"Ben de."
"Ben de."
Eymen ve Eylem de katıldığında derin bir nefes aldım. "E hadi bakalım üçüzler. Tıpış tıpış yatağa."
Hep birlikte yatağa geçtiğimizde sonunda gözümü kapatabilmiştim. Evren sağ tarafımdaydı. Solumda Eylem onun yanında Eymen...
"Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde. Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde! Kalkın koğuş!"
Eylem'in enerjik sesiyle gözlerimi açtım. Daha iki buçuk dakika önce gözümü kapatmıştım yahu! Ne çabuk sabah oldu! Ben de mi izin alsaydım acaba?
El mecbur yataktan kalktım. Eymen ve Evren hâlâ uyuyordu. Eylem'in sesinden sonra nasıl uyanmadı bunlar? Kardeşim diye demiyorum ama çok cırtlak sesi var.
"Ey hasbihal sultanları! Günaydınlar!" dedim mutfağa girerken. Annem, ablam, yengem sohbet ediyordu. Bir dakika! Bu koku... Hemen fırının önüne oturdum. Ablam poğaça yapmıştı. Hem de iki tepsi.
"Canım ablam." diyerek üstüne atladım. İyice sıkarken "Yav deli kız! Bi git başımdan. Al hepsi senin olsun." dedi.
"Bak vermem kimseye."
"Verme de yeğenlerini unutma."
"O menim aynem." diye bir ses duydum. Sare, üç yaşındaki velet yeğen. Ablamın bacağına sarılmıştı. Sıkı sıkı hem de!
"Benim de ablam."
"Aa şuna bak. Çocukla çocuk oluyor." dedi ablam. Ben zaten çocuk gibiydim, bunu bilmiyor mu yahu? Bilmeyen kalmadı.
"O başlattı." dediğimde bir kahkaha koyverdi. O gülerken içeri eniştem girdi. Selim eniştem bi tene ya. Enişte gibi enişte!
"Neşeniz bol olsun hanımlar."
"Amin hayatım." dedi ablam. Eniştem gelip şakağından öptü. Sonra da annemlere dönüp "Günaydınlar." dedi.
"Günaydın oğlum."
"Günaydın enişte."
"Eh, benden de bir günaydın o zaman." dedim hemen. Eniştem bana dönüp "Günaydın baldız." dedi gülerek.
Mutfağa abim girdiğinde direkt olarak Buse yengemin yanına oturdu. Kolunu yengemin omzuna attıktan sonra "Günaydınlar." dedi.
"Ne günaydınmış arkadaş! Yeter yahu! Bana poğaça verin de gideyim artık işime." dedim. Kalabalık aile olunca sürekli günaydın diyorsun.
"Ey Sakin ailesinin güzel insanları! Günaydın hepinize!" diyerek Evren girdi içeri.
"Bir daha günaydın kelimesini duymak istemiyom yav! Bu ne?" dediğimde herkes güldü. Evren hariç.
"Sabah sabah günaydın senfonisi mi oldu yine?" diyen elbette Evren'di.
"Evet ve ben kaçar." dedim. Yengem bir kaba poğaça koymuştu. Termosuma da çay. Canım yengem!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Kokusunda
RomanceKitap Kapağı 🕯️MeczupSever Rayiha&Efran Ben Rayiha Sakin, Sakin Ailesinin üçüncü veliahtı. Bir baş belası abiye, bir cadaloz ablaya, üçüz canavar kardeşlere sahip biriyim. Hayatım bundan ibaret. Ekstra olarak sevdiğim bir işim ve arkadaşlarım var...