Kabanımı da giydiğimde dışarı çıktım. Üç tane baş bana döndüğünde ben de onlara baktım.
"Ne, ne diye tuhaf tuhaf bakıyorsunuz?"
"Abla, bir türlü alışamayacağım senin böyle giyinmene."
"Ne var ya? Alt tarafı bir tunik yelek ceket kaban eldiven atkı bot."
"Alt tarafı mı dedin sen?" diye sordu adam. İsmini hala öğrenemedim.
"Evet." dediğimde güldü. "Ben de sadece kazak ve mont var."
Tuhaf bakma sırası bana geçmişti galiba. Onlarla nasıl üşümüyordu? Hava buz gibiydi.
"Neyse, Rey sıcak yerin insanı. O yüzden kalın giyiniyor." dedi Didem.
"Kalın giyineceğim diye kutup ayısına dönmüş." dedi adam.
"Neden gitmek yerine durup sinir bozuculuk yapıyorsun?" diye sordum. Sinir olmamaya çalışıyordum ama nafile!
"Sinir ne?"
Bir insan hiç mi bir şey anlamaz ki? Onu takmadan Didem'in kolundan tuttum. "Hadi Didem, gidelim."
Didem bana ayak uydururken ikisi arkadan geliyordu. Bugün polise gidecektik. Dün bir kaç kişinin önünü kestiğini, istenmeyen şeyler yapmaya çalıştığını söylemişti Didem. O sırada da arkadaşı ve abisi yetişmiş şükür ki... Arabaların yanına geldiğimizde adam "Benim arabaya binelim." dedi. Araba sürmeyi severdim. Özellikle kendi arabamı.
"Allah Allah, nedenmiş o?"
"Çünkü ben öyle istiyorum."
"Ben de kendi arabama binmek istiyorum."
"İyi, senin arabana binelim."
"Olur." deyip hemen arabama yöneldim. Arkamdan güldüğünde hiç şaşırmadım. Konuşup konuşup en sonunda kız çocuğu gibi davranan biri olsa ben de gülerdim. Ne var yani?
Kendi yerime kurulduğumda diğerleri de oturmuştu. Adam yanımdaki tekliye Didem ve arkadaşı da arkaya oturdu. Zaten başka oturacak yer yoktu. Arabayı hâlâ çalıştırmadığımdan dolayı adam "Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun? Elli yıl sonra mı?" dedi.
"Hayır, kemerini takar takmaz gideceğiz."
Adam fısıltıyla 'Tövbe estağfurullah.' diyerek kemerini taktı. Gülümseyip arabayı çalıştırdım. Adliyeye gidip dünkü olayı anlatacaktı Didem. Adam ve kardeşi de tanık olduğundan ifade vereceklerdi. Ben sabah kalkar kalkmaz iş yerimden izin almıştım. Sadece öğleden sonrası için. Şikayet ettikten sonra da Didem'le bir şeyler yapardık artık.
Adliyenin önünde durduğumda hepimiz indik. En azından üçümüz. Didem inmemişti. Didem'in kapısını açtığımda başı önünde eğik bekliyordu. Gözyaşları usulca akıyor ellerine damlıyordu. Fazlasıyla utanıyordu kendinden. Bizim yüzümüze bakmıyordu bile.
"Didem, hadi kuzum in arabadan."
Hiçbir şey demedi. İnmedi de. Bacaklarını arabanın dışına çıkardım. Kollarından tutup çektim. Didem ayakta zor duruyordu. Desteğe ihtiyacı vardı ama ne annesine ne babasına haber vermişti.
"Didem, anlatıp çıkacağız. Seni kimse yargılamaz."
"Aynen öyle. İstersen ben de yanında olurum." dedi çocuk. Evet adını hâlâ öğrenemedim ama sorunumuz bu değil.
"İstemiyorum, abla lütfen geri gidelim."
"Olmaz! Katiyen olmaz. Sen güçlü bir kızsın. Şimdi bir kaç adam bile olamamış kişiler yüzünden böyle çökmene izin vermem ben. O yüzden şimdi gidiyoruz. Şikayet edip geri dönüyoruz. Ben izin aldığıma göre de bol bol gezebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Kokusunda
RomanceKitap Kapağı 🕯️MeczupSever Rayiha&Efran Ben Rayiha Sakin, Sakin Ailesinin üçüncü veliahtı. Bir baş belası abiye, bir cadaloz ablaya, üçüz canavar kardeşlere sahip biriyim. Hayatım bundan ibaret. Ekstra olarak sevdiğim bir işim ve arkadaşlarım var...