Bu bölüm biraz güzel 🤭
Bir de text yok ama okumayan hiçbir şey anlamaz sonra haberiniz ola
Oy verin bak
Demeyince vermiyorsunuz
***Gözlerimi yavaşça aralayarak güneş ışınlarının gözüme girmesine müsade ettim. Sadece hafif bir ışık gördüğümden göz kapaklarımı biraz daha aralayarak görüşüme giren kadarıyla etrafıma bakındım. Yanımda komidin, komidinin üstünde hafif büyük bir gece lambası vardı ve cam kapı da onun arkasındaydı.
Kaşlarımı çatıp yatakta dönmek istediğimde vucüdumun tam ortasında hissettiğim ağırlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Hafifçe kafamı çevirip baktığımda bir el görüp panikledim. Hemen dün ne olduğunu hatırlamaya çalıştığımda Bay Lee'nin evinde olduğumu hatırladım.
En son iş yapıyorduk ve Bay Lee kahve için mutfağa gittiğinde bende biraz dinlenmek için gözlerimi kapatmıştım. Gerisi? Gerisi yoktu. Uyuyakalmış olmalıydım.
Tamam şu an bu daha büyük bir şoktu.
Bu elin sahibi olabilecek tek kişi vardı. Ve o da Bay Lee'ydi. Neden burdaydım. Neden sarılıyorduk. Bu odayı hiç görmemiştim. Bay Lee neden bunu yapmıştı. Bay Lee miydi?
Derin bir nefes alıp hafifçe beni saran kolların arasında döndüğümde tahmin ettiğim üzere çok yakınımda masum masum uyuyan bir Minho karşımdaydı. Şuan muhtemelen rüya falan görüyordum çünkü aklıma başka ihtimal falan gelmiyordu.
Bir kaç kere de bu evde uyuduğumu hatırlıyordum ve her seferinde uyuduğum yerde uyanır üstümde de bir pike görürdüm. Fakat şuan garip bir şekilde hiç girmediğim -Bay Lee'nin olduğunu tahmin ediyordum çünkü misafir odaları bu kadar büyük değildi- odanın yatağında biriyle uyanıyordum.
Ne tepki vermem gerektiğini dahi bilmiyordum fakat şuan gözümün önünde gözleri kapalı olan kişi beni uyumuş numarası yapmaya ve burdan asla kalkmamaya itiyordu. Birkaç dakika gülümseyerek ona baktıktan sonra aklıma yeni yeni dank eden durumla gözlerimi kırpıştırdım.
Tanrım benim burda ne işim vardı?!
Karnım anında heyecandan kasılmaya başladığında yataktan kalkmak adına yavaşça bedenimi sarmalayan gevşek kollar arasından çıkıp ayağa kalktım. Üstümde gördüğüm pijamalar bana ait olmadığına göre kime ait olduğunu tahmin etmek zor olmuyordu. Daha bir şoku atlatamadan diğeri geliyordu.
Üstümü o mu değiştirmişti?
Ellerimi üstümde çaprazladığımda birkaç yakarış çıkardım ağzımdan. Gözlerimi Bay Lee'ye çevirdiğimde gözleri hala kapalıydı. Ellerim iki yanıma düşerken istemsiz bir şekilde yatağa oturarak onu izlemeye başladım.
Cennetten falan kaçmış olmalıydı.
Kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktığımda bileğimde hissettiğim ellerle karnım anında kasılmaya başlamıştı. Başımı hafifçe yatağa çevirdiğimde gözleri parlayarak bana gülümseyen uyku dolu bir Bay Lee ile karşılaştım.
"Günaydın, ne zaman uyandın?" şuan yeni uyanmış sesiyle beni ne kadar dumura uğrattığından haberi daha yoktu muhtemelen fakat ben eriyordum.
Karnım zaten artık yoktu.
"Biraz önce uyandım Bay Lee" istemsizce tiz ve titrek çıkan sesime içimden küfürler ederken Bay Lee'nin kıkırtısı kulaklarımda yankılandı. Bir anda bileğimden yatağa çekiştirilince küçük bir çığlık dudaklarımdan firar etti. Sırtım yatağa değdinde ellerim vucüduma yapışmış bir şekilde göğüs hizamdaydı.
Şuan bu lanet odada neler dönüyordu?
Bay Lee dirseğini yatağa yaslamış eliyle başını tutarken bana bakıp gülümsedi. Bu kadar yakın olmamız çıldırmama neden olabilirdi. Çünkü tam da gözlerimin önünde dudakları duruyordu.
Öpmek istiyorum.
Bay Lee kaşlarını kaldırarak bana baktığında gözlerimin dudaklarına kaymaması için kendimi zorluyordum. "Öp o zaman" dediğinde gözlerimi pörtlettim. Dışımdan mı söylemiştim?! Lanet olsun neden bu kadar rezilim.
Bir dakika o ne dedi?
"Ne?" fısıltı şeklinde çıkan sesimle kıkırdadığını duydum. Biraz daha bana eğilerek o da fısıldayarak konuştu. "İstersen öpebilirsin diyorum."
Bayılmama son iki saniye...
Aniden üstümden kalktığında burnuma daha net bir şekilde dolan hava daha demin ne olduğunu sorgulamaya itti beni. "Mutfağa geçiyorum ben. Kahvaltı yapalım sonra birlikte şirkete geçeriz."
Transta gibi cevap vermediğimde ofladı. "Böyle yapmaya devam edersen seni şurda öperim." gözlerim tekrar büyüdüğünde hiddetle konuştum. "Bay Lee ne yapıyorsunuz?"
Gülümsedi. "Benden hoşlanıyorsun. Senden hoşlanıyorum. Ortada başka bir şey yok. Daha fazla beni yorma ve mutfağa gel hadi." Ağzım istemsizce açılırken o hiç bir şey olmamış gibi dışarı çıktı.
Etrafa bakınarak yastık aradığımda yanımda gördüğümü hemen alıp ağzıma kapattım. Temkinli bir şekilde çığlık atıp yatakta tepindim.
Benden hoşlanıyordu.
Tanrım benden hoşlanıyordu.
Havaya tekmeler atmaya başladığımda sevinçten ne yapacağımı bilemiyordum. Akşam yatmadan önce hayalini kurduğum sahne -biraz farklıydı ama- biraz önce yaşanmıştı. Resmen benden hoşlandığını söylemişti. Benim de ondan hoşlandığımı..
Benim ondan hoşlandığımı nerden biliyordu?
Derin bir nefes alıp bunları boşverdim. Yataktan kalkarak odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Şimdi ne olacaktı? Sevgili miydik? Kafamda bu düşünceler dönerken mutfağa girmiştim.
Bay Lee tahminimce krep yapıyordu. Fakat telefondan bakarak yaptığından birazdan yakacak gibiydi. Hızla koşturarak yanına gittim. "Yakacaksınız!" krepi hızlıca çevirerek yanmasını engelledim. Yine de biraz fazla kızarık denebilirdi.
Aklım tamamen krepteyken belimden karnıma dolanan ellerle karnım yeniden mesaiye başladı. "Demek sevgilim bunun için endişeleniyor."
Yutkunarak gülümsedim. Çenesini omzuma koyduğunda kokusu iyice burnuma dolmuştu. Hayatım boyunca buna ihtiyacım olduğunu bilmiyordum. Farkettirmeden -anlaşılan mümkün olmamıştı- kokusunu içime çektiğimde gülümsediğini hissettim.
Krepi tamamen pişirirken hala o pozisyondaydık. Ocağın altını kapatıp krepi tabağa koyduğumda boynuma konan öpücükle ölecek gibi hissettim. "Çok güzel kokuyorsun sevgilim."
Dudağımı ısırıp yeniden gülümsedim. Sonra aklıma dank eden şeyle kolları arasında ona döndüm. "Ben teklif aldığımı hatırlamıyorum. Ayrıca kim sana söyledi senden hoşlandığımı."
Omuz silkerek saçımı karıştırdı. "Hyunjin midir nedir o çocuk." Gözlerimi büyütüp aklımın bir kenarına onu öldüreceğimi not ettim. Aslında iyi yapmıştı ama ya Bay Lee benden hoşlanmasaydı? O zaman işler garipleşirdi.
"Bay Lee çekilin de yemek yiyelim hadi." Kaşlarını çattığını gördüğümde ne olduğunu sorguladım. "Ne zamana kadar 'Bay Lee' diyeceksin?" Kıkırdayarak düşünür gibi yaptım. "Belki teklifi aldığım zamana kadar"
Hızlıca kollarının arasından çıktığımda homurdandığını duydum. Açıkcası nasıl olmuştu. Ne ara olmuştu bilmiyorum bu ani gelişmeye çabucak uyum sağlamıştım.
Uyum sağlamak benden sorulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secretary or Lover | Minsung
FanfictionKimseye ikinci bir şans tanımayan katı kurallı Ceo Minho, Sekreteri Han'a ikinci bir şans tanımıştı. Bu şansın farklı bir duruma dönüşeceğini nerden bilebilirdi ki? ~ Texting+Düz yazı Seme Minho Uke Jisung © Bütün telif hakları Whats wrong with sec...