Arkadasınız falan fesman varsa hemen tavsiye ediyosunuz
Abarta abarta diyosunuz ki 'onmaygat hii böyle bir fic yok cok iyi mükemmel inaannmıyorum'
Tamam fic o kadar olmayabilir ama
Banane abisi
Soyleyin yayın sınır etmeyinBu arada kapak degistim nası olmus sizce
***Görüldü yediğimi gördüğümde Minho'nun buraya geldiğini anlamıştım bile. Saat bir civarlarındaydı ve çocuklar uyuyordu. Bu yüzden üstüme bir sweat giyip dışarı çıkmıştım.
Gideceğim yer belliydi zaten.
En son parkta vedalaşmıştık ve şimdi de parkta barışacaktık.
Birkaç gün önce ağlayarak geldiğim parka şimdi umutla gitmem o kadar garipti ki, anlatamazdım. Hislerimi dökemezdim dahi.
Hayat böyle bir şey miydi?
Her zaman her şeyi kötüleştirir, insanları üzer ve sonra hiç bir şey olmamış gibi devam mı ettirirdi? Hayat neydi? Yarını bulma çabası mı? Tanrı'yı bulma çabası mı? Birini sevmek mi?
Yoksa benim hayatım çoktan bulduğum önümde duran bu adam mıydı?
"Jisung!" diyerek ayağa kalkan Minho'ya küçük bir tebessüm gönderdim. Benim yüzümden yaşadıkları çok ağırdı. Kendi yaşadığım duruma asla hafif diyemezdim ama onun durumu benden kat kat kötüydü.
Empati kurmuştum. Ben olsam ben de aynısını yapardım. Onun da dediği gibi güvende olsun da varsın yel essin kokusu gelsin. Asıl aşk buydu hatta. Koruma iç güdüsüydü.
Gözü hafif dolu olarak önüme geldiğinde yüzünü inceledim. Geçen buraya geldiğimde onu son görüşüm olduğuna kendimi o kadar inandırmıştım ki, hala bunun gerçek olup olmadığını sorguluyordum.
Gözlerinde duran farklı bir evrenle bana bakmaya başladı. Ben o evreni çözmüştüm. O evren benimline arkadaş olsun diye, eş olsun diye yazılmış gibiydi. Yoldaş olayım diye onun yanındaydım.
Yarısı olayım diye.
Ortam çok garip olduğundan elimi hafif kaldırıp salladım. "Merhaba?" Gözleri biraz daha dolmaya başladığında boğazımı temizledim. "Ben nasıl göze alabildim senden ayrılmayı, seni kaybetmeyi, seni görmemeyi, hissetmemeyi... Nasıl yapabildim ki?" diye kendi kendine konuştuğunda dibimdeydi.
Gözyaşı en sonunda dolarak düştüğünde acıyan içimle elimi kaldırıp sildim yanağıno okşayarak. Fısıldayarak "Ağlamana gerek yok bundan sonra Minho. Bundan sonra beni kaybetmeyeceksin. Çünkü sen istesen de ben her zaman yanında olacağım." dedim. Ayrıca yanağını okşamaya devam ettim. Elini onun yüzünü okşayan elimin üstüne koyup kafasını yana yatırıp gözlerini yumdu.
Ona bakarken istemsiz dolan gözlerimle birlikte burnumu da çekmek zorunda kalmıştım. Anında gözlerini açıp bana baktığında bir süre bakışmıştık.
Bana ağlamamı haykıran gözlerine baktım. Bana anlatmak istedikleri çok vardı her birer göz pigmentinin. Onun her şeyi benim için büyük anlamlar ifade ediyordu. Gözlerine iyi baktım.
Ve tam o an, onun gözlerinden anlamıştım. Ruhumun her izinin ona karıştığını.
Bana iyice yaklaşıp fısıltıyla konuştu. "Sarılabilir miyim?" şaka yapmak aklıma gelince biraz düşünerek yapıp kafamı onaylamazca sallayınca ilk biraz duraksadı sonra ise kafasını yere doğru indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secretary or Lover | Minsung
FanfictionKimseye ikinci bir şans tanımayan katı kurallı Ceo Minho, Sekreteri Han'a ikinci bir şans tanımıştı. Bu şansın farklı bir duruma dönüşeceğini nerden bilebilirdi ki? ~ Texting+Düz yazı Seme Minho Uke Jisung © Bütün telif hakları Whats wrong with sec...