3.2

3.7K 459 351
                                    

Daha dün 7kydı ne ara 8k yaptınız olum
Oyunuzu verin
Bolca yorum yapıp ağlayın bu bölüm
Öptüm

***

Minho'nun nişan haberinin üzerinden bir hafta geçmişti. Ben ise hiç olamayacağı kadar çökmüştüm. Her gün içim içimi yiyor, bana neden bunu yaptığını sorguluyordum. Elimden sorgulamak dışında bir şey gelmiyordu. Aşkımın en acımasız yanı olmuştu.

İhaneti.

Günlerdir ihtiyacım olmadıkça konuşmuyor, Seungmin ve Hyunjin dışında kimseyle iletişim kurmuyordum. Seungmin işten çıkmıştı. Benim için işini kaybetmesine bile üzülemiyordum. Bana öyle bakıyorlardı ki ikisi, bebekmişim gibi hissediyordum.

O da bana öyle bakardı.

Sadece neden yaptığını sorguluyordum. İhaneti sırtımdan kılıç mesali geçmiş vücudumun bütün her yerini acıya bırakıyordu. Sessizliğim bile bir uğultu olmuştu. Düşüncelerim durmuyor, susmuyordu. Delirecek gibi hissediyordum.

Acı dışında bir şey hissedemiyordum.

Yemek yemediğim için bir hafta da 4 kilo vermiştim. Ölmek için çabalamıyordum. Beni bir kere bile düşünmeyen biri için ölemezdim. Ne kadar kendimi böyle teselli etsemde. İstesemde istemesem de ben aslında onun yüzünden ruhumu öldürmüştüm.

Ağlamaktan başka kendini anlatamayan bebekler gibi olmuştum. Kalbimin acısını ağlamak bile geçirmezken, kırgınlığım yavaş yavaş nefrete dönüşüyordu. Bu kadar zaman içinde beni bir kere bile aramamış ya da açıklama yapmaya çalışmamıştı.

Tek seven ben gibi hissediyordum.

Arkadaşlarım olmasa şuan bana ne olacağını kimse bilemezdi. Beni zorla gezdirmeye çalışıyor, sevdiğim her şeyi yapıyorlardı. Sevdiğim yemeği pişiriyor. Sevdiğim oyunları oynuyor. Sevdiğim dizileri izliyorduk. Bunları yaparken acı çekiyordum. Çünkü onlar bunun beni iyi yapacağını sanıyorlardı.

Onlara söyleyemiyordum, sevdiğim her şeyin aslında onun yüzünden olduğunu.

En sevdiğim diziyi aslında onunla izlediğim için, en sevdiğim yemeği onunla yediğim için, sevdiğim oyunun onun hatırası olduğu için sevdiğimi...

Ben ruhumu ona vermiştim.

Şimdi her akşam olduğu gibi ikisinin uyuduğu bir zamanda, saat gece yarısı 2 gibi kulaklarımı alıp dışarı çıktım. Yakınlarımızda olan parka doğru yürüdükten sonra ordaki bir salıncağa oturdum. Telefondan açtığım rastgele playlist'te çıkan Lee Hi ile dudaklarımı ısırdım.

Her şey neden bana onu hatırlatıyordu?

Yeniden bastıran hüznümle ağlamaya başladığımda bir yandan da haykırıyordum. Şarkının verdiği hüzün ve nefretle lanetler okuyordum boşluğa. Sert esen rüzgarda siyah kısa kollu t-shirtümün olması umrumda bile değildi. Hasta olmam umrumda değildi. Bir zamanlar onun umrundaydı.

Belki de sadece kandırılmıştım.

"Hani beni çok seviyordun! Bu muydu sevgin!" Pürüzlü sesime aldırmadan bağırmaya devam ettim. "Beni dikenlerime rağmen sevecektin hani! Katlanacaktın her şeye! Neden yalan söyledin! Yalancı herif!"

Burnumu çektim sinirle, her ne kadar bağırsam dahi kafamı kaldırdığımda gözlerimi kapatıyordum. Dünyayı görmek bana ağır geliyordu. "Yemin ederim ki sana ruhumu vermiştim. Hayatımı senin üzerine kurdum ben! Beni nasıl böyle bırakabilirsin!"

Secretary or Lover | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin