14. bölüm, iyi okumalar.
"Şu jelibonu yemeyi bırakıp buraya döner misin Ege?"
Ceylin'in emrine itaat edip elimdeki jelibon paketini bırakıp önüme odaklandım. Vizeler Pazartesi ile başlıyordu ve hafta sonu elimizdeki son zamandı ders çalışmak için. Ki Pazar öğleden sonrayı sevgilisi ile geçirecek olan Ceylin'in o kadar vakti de yoktu.
"Sosyoloji notlarını versene..."
Ceylin masanın üstündeki notları karıştırıp sosyoloji notlarının kağıdını bulup uzattı. Defterimi önüme geçirdikten sonra nottaki önemli yerleri yazmaya başladım.
"Biliyorsun değil mi, nottan not çıkarılmaz..."
Ceylin'i susturup yazmaya devam ettim. "Ben böyle çalışıyorum güzellik, hadi, oyalama beni bakayım."
Sürekli konuları tekrar ettiğim için çok zorlanmıyordum ve sınavlara sırasına göre çalışıyordum. Bugün ilk sınava çalışacak, yarında ikinci sınava çalışarak düzenimi kuracaktım. Plan basitti uyacak mıydım orası belirsizdi sadece.
Saat akşam 6'ya gelirken odamın kapısında hafif bir tıklama duyduk. Annem kafasını hafifçe kapımdan içeri sokup gözleriyle odayı taradı. Nihayet gözleri bizimle buluşunca genişçe gülümseyip odamdan içeri girdi.
"Nasıl gidiyor çalışmalar? Kaç saattir çıkmadınız odadan..."
"Sorma Leyla teyze ya, not çıkarıp okumaktan canımız çıktı!"
Annem hafifçe güldükten sonra yanına gittiği Ceylin'in başını okşadı. "Ne yaparsın çocuğum, üniversite böyle işte..."
"Kaydımı dondurup koca adayımı beklemek için çok mu geç anne?"
Annem esprime kötü, çok kötü bir espriyle karşılık verdi.
"Bizde babanla diyorduk ki seni aldırmak için çok mu geç..."
Ceylin kahkahalar atarken ben isyana geçtim.
"Ya sen çocuğuna neler diyorsun öyle ya? Aşk olsun anne, çok kırdın valla ya, kaçıp gideceğim bu evden!"
"Sus kız, takılıyorum sadece... Hadi, yemek hazır, gelin yemek yiyin sonra biraz dinlenin. Hadi marş!"
Anneme dil çıkardıktan sonra ayaklanıp kapıya ilerledim. Arkamdan gelen annem beni kendine çekip öptükten sonra popoma şaplak attı. Ondan hızlıca kaçıp merdivenlere gittiğimde en yakın arkadaşım ve annem bana gülüyordu.
Yemekten sonra ise takılma sırası babamdaydı. Direk tipimize yönelik laf atmıştı, halbuki bu ev haliydi yani, topuzlar, pamuklu eşofmanlar ve bol hırkalar gayet normaldi. Onun gibi evde polo tişört ve kotla dolaşmıyorsak sorun bizde miydi yani? Hayret bir şey...
Ebeveynlerimle şakalaşarak "stres" attığımız dakikaların ardından tekrar ders çalışmak için odaya döndük. Ben ne kadar çalışsam kardır diye olaya bakarken Ceylin tamamen dağılan motivasyonuyla telefonuna gömülmüş ve sevgilisiyle mesajlaşmaya başlamıştı.
Benimde mesajlaşabileceğim bir sevgilim vardı. Aslında sadece sevgilim vardı, mesajlaşamıyorduk. Konuşamıyorduk. Görüşemiyorduk. Ya babasıyla şirketteydi ya da sınava çalışıyordu. Sabahladığını biliyordum çünkü odasını balkonumdan görebiliyordum ve ışığı gece sönmüyordu.
Aklıma gelen Aras'la birlikte bende derse olan ilgimi yitirmiştim. Ayağa kalkıp balkona ilerledim, odasının ışığı belki teselli eder diye umuyordum. Komikti, nasıl teselli edecekti ki? Hı, evet, odasında, yine sabahlıyor mu diyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaş Dümeni
Teen FictionÇocuk muydum? Belki biraz. Bu beni kötü mü yapardı? Hayır, hiç sanmıyorum. Olgunluk gereken yerde olmalıydı, bugünlerde herkesin üstünde taşıdığı şekilde değil. Çünkü olgun olduğunu iddia eden insanlar bir avuç özentiden ibaretti. Saf mıydım? Belki...