it felt so real

789 48 17
                                    

Rüzgar yüzüme kattığı serinlik eşliğinde saçlarımı dağıttığında elimi saçlarımda gezdirerek hafifçe gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Rüzgar yüzüme kattığı serinlik eşliğinde saçlarımı dağıttığında elimi saçlarımda gezdirerek hafifçe gülümsedim.

"Seni gülümseten şey nedir Gold?"

Cindy dikkatini kısa bir an için yoldan çekerek bana yönelttiğinde omuz silktim.

"Eğlenmeye gidiyoruz, gülümsemekten başka ne yapabilirim ki?"

Arkada oturan Delilah dudağına sürdüğü ruju biraz daha yedirerek öne doğru eğildi.

"Belki de bu akşam tanışacağı yakışıklı erkekler için gülümsüyordur, öyle değil mi Marigold?"

Delilah edepsizce gülerek beni sarstığında kıkırdadım ve onu itekledim.

"Kimse ile tanışmaya niyetim yok."

İkisi de birkaç alaycı mırıltı çıkardığında göz devirerek başımı cama yasladım.

"Lavaboya gideceğim."

Delilah beni anlamadığını belirten bir işaret yaptığında göz devirerek hızlı adımlarla ilerledim.
İçeride makyajını tazeleyen birkaç kişiye kısa bir bakış atarak saçlarımı düzelttim.

"Stark'ı gördün mü? Bu adamın benimle birlikte olması için her şeyi yapardım."

Yanımdaki kız arkadaşına bakarak konuştuğunda arkadaşı onu onaylayan birkaç cümle söyledi.
Daha fazla konuştuklarını dinlememek için içeriye geri döndüğümde Cindy ve Delilah'nın pistte dans ettiğini görmemle adımlarımo barmene yönelttim.
Sandalyelerden birine oturarak barmene bir işaret yaparak sıkıntıyla etrafa bakındım, bu akşamın daha farklı olacağını düşünmüştüm.

"Sıkılıyor gibisin."

Yanıma oturan ve oldukça güzel kokan bedene kısa bir bakış atarak omuz silktim.

"Sanırım biraz."

Karşımdaki adam hafifçe gülümsedi ve etrafına bakındı.

"Yoksa sen arkadaşlarının zoruyla bara getirilen ve etrafa tuhaf bakışlar atan o kızlardan mısın?"

Hafifçe gülerek kafamı iki yana salladım.

"Kesinlikle hayır ama olmayı isterdim."

Alayla konuştuğumda bu sefer gülen kişi o olmuştu.

"Kendimi tanıtmama gerek var mı?"

Gülümseyerek elini uzattığında kaşlarımı hafifçe çatarak güldüm.

"İnsanların tanışması için bunun gerekli olduğunu düşünüyordum, yoksa sen barda tanıştığın kadınları öldüren bir seri katil misin?"

Karşımdaki adam birkaç saniye ciddi olup olmadığımı anlamak için yüzümü inceledikten sonra ufak bir kahkaha attı.

"Hayır genellikle insanları kurtarmaktan yanayım."

Gülümsedim.

"Marigold."

"Tony, tony stark."

Elini tutarak kafamı onaylar anlamda salladığımda Tony hafifçe boğazını temizleyerek etrafına bakındı.

"Sence de buradan uzaklaşsak iyi olmaz mıydı?"

Gülerek kafamı onaylar anlamda salladım.
Ona hayır demeyeceğim netti.

"İzin ver de çantamı alayım."

Tony kafasını onaylar anlamda salladığında hızlıca çantamı ve telefonumu alarak Tony'nin yanına geri döndüm.

"Artık gidebiliriz."

Tony ellerimizi birleştirerek hızlıca mekandan çıkmamızı sağladığında ilerlediği beyaz mustang'e kısa bir bakış atarak benim için açtığı kapıdan içeriye girdim.

"Nereye gitmek istersin?"

Nazik bir sesle konuştuğunda omuz silktim.

"Şoför sensin."

Tony genişçe gülümseyerek arabayı çalıştırdığında akıp giden yolu izledim.
Uzun süren yolculuktan sonra araba dalgaların sesinden başka bir ses olmayan uçurumun kenarında durduğunda gülümsedim.

"Seninle ilgili tahminimde yanılmıyor gibiyim."

Tony söylediğim şeye göz devirdiğinde kıkırdadım ve başımı koltuğa yasladım.

"Pekala Marigold, bana kendinden bahset."

Tony bana doğru dönerek konuştuğunda omuz silktim.

"İnan bana kendimden bahsetmemi istemezsin, oldukça sıradanım."

Tony söylediğime gülerek gözlerini ileriye çevirdi, kısa süren sessizlikten sonra hızlıca bana döndüğünde kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Gerçekten beni tanımıyor musun?"

Yüksek bir kahkaha atarak ayaklarımı ileriye uzattım, egosunu mu incitmiştim?

"Kim olduğunu biliyorum Stark sadece bunu göz ardı etmek hoşuma gitti."

Gülümsedi.

"Hoşuma gitmedi diyemem, ilk defa bir kadınla yan yana oturmuş denizi izliyorum."

Sırıttım.

"Beni malikanene götürebilirdin, tercih ettiğin buydu."

Ellerimle ileriyi göstererek konuştuğumda kafasını iki yana salladı.

"Gelir miydin?"

Tek kaşını kaldırarak konuştuğunda onu taklit edercesine kafamı iki yana salladım.

"Hayır, böylesi daha iyi."

"Böylesi daha iyi."

Beni taklit ederek konuştuğunda kıkırdadım.

"Ayrıca kim eve gitmeye ihtiyaç duyar ki?"

Gülümseyerek elini bacağıma attığında ona doğru yaklaştım.

"Kesinlikle biz değil."

Olayın ne ara bu noktaya geldiğini anlayamadığım bir hızla dudaklarımız birleştiğinde umursadığım tek şey onun dokunuşlarıydı.
Her şey bittiğinde beni eve bırakıp bir daha karşılaşmayacağımızı biliyordum, ya da beni bir daha hatırlamayacağını ama umursamadım.
Sanırım bu gece Stark yanımda olduğu sürece hiçbir şeyi umursamayacaktım.

marigold || dark! Tony StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin