Selam! Daha önceki bölümde söylediğim gibi bu bölümü uzun yazdım. Umarım hoşunuza gider!
Oylamayı unutmayın, öpüldünüz <3
xxx
Gözümü açınca ilk başta nerede olduğumu kavrayamadım. Ne kadardır uyuduğumu merak edecek kadar başım zonkluyordu.
Yataktan kalktım. Eşyaların özenle bir bir dizildiği dolabı açıp iki parça geçirdim üstüme.
Odadan çıkıp etrafı keşfe çıktım. Uzunca bir koridor uzanıyordu ve yanlarındaki düzenle sıralanmış odalar oldukça hoş bir görüntü oluşturuyordu.
Arkamdan hızla birinin geçtiğini fark ettim. Çarpar gibi olmuştu. Arkasına dönüp bir süre gözlerini üstümde gezdirdi. Sonra özür dileyip koşar adımlarla ilerlemeye devam etti.
Burada herkes çok garip, içimden geçirmeden edemedim.
Gerçekten de öyleydi. Herkesin telaşı var gibi görünüyordu.
Bir an önce mezarlıktaki ihtiyarı bulmalıydım.
Koridordaki boy aynasını özenle silen genç kıza dokundum.
"Beni buraya getiren adamın nerede olduğunu sorabilir miyim?"
Bir an anlamamıştı. İdrak edebildiğinde kaşlarının çatıldığı net bir şekilde ortadaydı.
"Bay Emek'ten bahsediyor olmalısınız,"
"O kim?" Merakla bakıyordum.
"Konağın sahibi."
Vay canına! Sanırım bahsettiğimiz aynı kişiydi ve bu beni mutlu etmişti.
Teşekkür edip oradan ayrıldım. Aslında yerini öğrenecektim. Fakat daha fazlasını öğrenmiştim. Yüzüme bir gülümseme yerleşti.
Uzun koridorun sonunda, özel bir odaya açıldığını belli eden bir kapı vardı. Oldukça abartılı, diye düşündüm. Sadelik benim için önemliydi.
Kapıyı hafif tıklatarak içeri girdim. Am karşımda gördüğüm adam...
O kadar farklıydı ki, dünkü pis paltolu ihtiyardan eser yoktu. Onu tanımama neden olan gözlüğü, dünden kalan tek şeydi galiba.
"Günaydın,"
Başını bilgisayardan kaldırıp bana gülümsedi. İstemeden de olsa karşılık verdim "Günaydın!"
"Geç lütfen." Eliyle gösterdiği beyaz koltuklara oturdum.
O anda aklıma dün yarım kalan konuşmamız geldi. Her şey bir anda olup bitmişti. Bu yüzden çoğu şeyi hatırlamakta zorlanıyordum.
"Kahvaltı yapmış mıydın?" Bilgisayarın kapağını indirip kahverengi gözlerini bana dikti.
"Hı?"
Kahvaltı mı dedi o?
Açlıktan gurlayan karnım benim yerime cevaplamıştı. Utançtan kızardığımda gülümsedi "Gel, aşağı inelim. Bende acıktım,"
Başımla onaylayıp onu takip ettim.
xxx
Bembeyaz iç açıcı dolaplarla dolu mutfağa girdik. İçeride iki kadın bir oraya bir buraya koşturuyordu. Büyük, yuvarlak bir masanın başına oturdu. Göz ucuyla karşısındaki sandalyeyi işaret etti.
"Dün her şey aceleye geldi, yani... kafanı karıştırmak istemezdim."
Yutkundum. "Sorun değil,"
Bir süre etrafta göz gezdirdim. Karşımdaki adam ise bunu yapmamı bekliyormuş gibi beni izledi bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzler Mezarlığı
FantasySadece gerçekleri öğrenmek isteyen masum bir kız, ne diye böyle işlere bulaşmıştı ki? Öğrendiğini sandığı gerçekler, onu artık daha da yaralamıştı... Üzülmek için vakti yoktu, kendini savaş sandığı oyunda çırpınırken düşmanları çoktan kızın hayatın...