Fırat sert manevrayla okulun içine arabasıyla girerken onu arabasının plakasından tanıyanlar saygıdan ötürü elini kaldırıp selam verirken genç adamın içindeki endişe onların selamını göremeyecek kadar baskındı. Park etme zahmetinde dahi bulunmadan arabadan indi ve küçük çocukların oluşturduğu topluluğa doğru hızla koştu. Dicle'nin kucağında yeğeni Berze'yi gördüğünde ise tuttuğu nefesini verdi.
"Amcam ne oldu sana?" Yumuşak sesle sorduğu sualle Dicle'nin izni doğrultusunda Berze'yi kucakladı Fırat. "Canın acıyor mu delala min*?"
Kurumuş gözleri Fırat'ın ilgisine karşı tekrardan yaşla dolarken dudakları titredi küçük kızın. "Canım çok acıdı amca."
"Seni şimdi hastaneye götüreceğim, pansuman yapalım dizlerine. Ondan sonra da eve gideriz olur mu bir tanem?"
Berze başını sallarken Fırat, Dicle'ye dönerek, "Berze'yi yalnız bırakmayıp bana haber verdiğiniz için teşekkür ederim Dicle Hanım." dedi.
"Yapılması gereken buydu zaten Fırat Bey. Teşekküre gerek yok," derken Dicle, Berze'nin saçlarını okşadı. "Akşam aileni arayıp nasıl olduğunu sorarım canım. İyileşeceksin Berze, ağlamamaya çalış benim güzel öğrencim."
Fırat, yeğenine merhamet dolu sözcükler söyleyen kadına hayranlıkla baktı. Öğrencilerine bu denli merhamet besleyip seven kadın kim bilir hayatındaki adamı ne de güzel kıymetle severdi. Ama ne yazık ki hayatındaki erkek o değildi.
"Siz de bize eşlik eder misin öğretmenim?"
"Ben gelemem şu an seninle Berze. Daha iki tane girmem gereken dersim var. Ama istersen okul çıkışında hastaneye gelebilirim."
Berze gözyaşlarının arasından gülmeye çalışarak, "Sizi hastanede bekleyeceğim öğretmenim." dedi.
Fırat ise, "İyi dersler Dicle Hanım." derken, Dicle ona karşılık, "Teşekkürler Fırat Bey." diyerek öğrencileriyle birlikte okulun içine girdiler.
Genç adam yeğenini yavaş hareketlerle arabaya yerleştirip emniyet kemerini taktıktan sonra sürücü koltuğuna oturarak temkinlince arabayı okuldan çıkardı ve hastaneye doğru sürdü.
"Berze, Ferhat ağabeyim şirkette hâlâ ve benim ona kızının düştüğünü üstelik hastaneye götürdüğümü öğrense lime lime keser beni. Hele yengemi söylemiyorum bile." Sıkıntıyla nefesini üfledi Fırat. Ferhat Ağa canını okuyacaktı.
"Babama ya da anneme niye haber vermediğimi sana söylesem yaralanan dizlerimden öpersin amca."
Fırat ışıklarda durarak arkasına döndü. "O niyeymiş küçük cadı?"
"Dicle öğretmenin numarası sen de olsun diye babamın toplantıda annemin de neneme baktığını söyledim. Oysa biliyorum ki babam öğlen yemeğine çıktı ki Dicle öğretmenin telaştan öğlen arasında toplantı olamayacağını unutup benle ilgileneceğini bildiğimden bu yalanı söyledim. Nenem, hepimizi gömecek bir dirence sahipken anneme bile ihtiyaç duymazken en sağlam yalanımı da bu şekilde uydurdum."
Fırat duydukları karşısında sadece bakakalmıştı. "Senin o aklından daha neler geçiyor acaba? 28 yaşındayım ama bu hâlimle senin o tilki aklından korkuyorum Berze. Sen şeytana pabucunu ters giydirirsin. Annenin acilen seni yıkarken başından aşağıya kutsal su dökmesi gerek."
"Sana da iyilik yaramıyor amca." Berze dizlerinin acısını unutarak amcasına takılmaya karar verdi.
"İyilik dediğin şey öğretmenini yalanlarla aldatmak Berze," diye çıkıştı Fırat. Sonra sesinin tonunun biraz fazla çıktığını fark edip alçattı. "Hem Dicle'nin numarası bende olsa ne olacak? Kadın nişanlı." Bu gerçeği asla hazmedemeyecekti Fırat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)
RomanceFırat ve Dicle'nin buluştuğu nokta; Mezopotamya. Kurak toprakların hışırtılı rüzgarları iki gencin yüreklerine soğuk yeller estirirken Mardin'in doğan güneşine gülüşünü sığdırırken kadın, akşam soğununu aydınlatan ışık ise adamın gözlerini bir ay g...