Awaz Baran - Tu Evîn
Huner Ayzon - Delalê
Özlemeye fırsat bile bırakmadan yeni bölümü yayınladım canlarım. Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin benden.
Keyifli okumalar ️❤️
🧭
1 ay sonra
Artık Evin evli bir kadındı. Hayalini kurduğu evliliği gerçekleştirmişti fakat hayal ettiği gibi olmamıştı. Fırat ağabeyi gelmemişti en mutlu olduğu güne, yanında olmamıştı. Küslüğünü istikrarlı şekilde devam ettiriyordu. Büyük bir düğünü olmuştu, tanınan tüm akrabalar ve aşiret sahipleri davetlerini geri çevirmeyip gelmişlerdi. Nûzan Ağa'nın kestiği kurbanlıklar, Perwer Hanım'ın ona taktığı kiloluk altınlar, Feridun ve diğer ağabeylerinin mutluluklarını gösterircesine sabaha kadar durmayan havaya sıktıkları kurşunlar, kocasının ablalarının yüksek sesli zılgıtları içindeki buruk yeri tamir etmeye yetmemişti. Ferhat ağabeyi ve Delal yengesi bir an olsun onu yalnız bırakmazken ailesinin varlığını her daim hisseder olmuştu.
Çeyiz sandığında uzunca yıldır sakladığı kırmızı kuşağını Fırat ağabeyi değil de Ferhat bağlamıştı. Hem evden ayrılacağına hem de ağabeyinin ona yaptığı zulmün gerçeğiyle ne de çok ağlamıştı genç kız.
Ezman, karısının ne düşündüğünü bildiğinden zihnine batan gerçeklerin ağırlığını hafifletmek istercesine şakağından öptü. Yüzünün gülmesine yetmemişti tabii bu öpücük. "Aşk, üzülmeni istemiyorum. Önünde sonunda affedecek Fırat ağabey ikimizi de. Baksana düşmanlıktan zevk alan Feridun ağabeyim bile düğünümüzde halay başı olmuşken ağabeyinin bizi affetmeyeceğini düşünmüyorum."
"Sen bilmezsin onun inadını, bana kıyamaz fakat son yaptığım tüm kıymetimi yerde bir etti."
Ezman'ın yüzü düşüverdi. "Pişman olmadın değil mi?" Onunla evlendiği için pişman olup olmadığını sorguluyordu.
Kocasının ellerinden tutup öptü boğumlarından. "Sana hiçbir zaman evet dedim diye pişman olmam ben Ezman, o küçük aklına sok bunu."
"Küçük aklım mı?" diye sordu genç adam kendisine hakaret edildiği için bir tık öfkelendi.
Başını salladı Evin. "Böyle düşündüğün için aklın küçük olmalı."
Hayretle kaşlarını kaldırdı Ezman. "Bak sen," dedikten sonra genç kızın karnına parmaklarını uzatıp gıdıkladı onu. Evin ona yapma dercesine bakarken kıkırtısı Erdahan Konağında yankılandı. Ömründe duymak istediği tek sesin karısının dudaklarından çıkan kıkırtılar olmasını talep etti genç adam.
"Sabah sabah neşeniz bol olsun çifte kumrular." Diyerek yanlarına doğru geldi Feridun. İkilinin yüzünden gülümsenin eksik olmadığını görürken içi rahattı. Kardeşine olan öfkesi saman alevi gibi parlayıp anında sönmüştü. Ne istediğini bilmiş olması takdire şayandı. Ondan büyük olmasına rağmen bu cesareti sergileyememişti.
Ezman gıdıklamayı bırakıp Evin'i kollarının arasına aldıktan sonra ağabeyine döndü. Giyinmiş kuşanmıştı. "Jilet gibi olmuşsun ağabey, hayırdır nereye gidiyorsun bu kadar süslenmişsin etmişsin. Kim bu şanslı kadın?"
İltifata karşı yakalarını düzeltti Feridun. "Sanki kim olduğunu söylesem tanıyacaksın Ezman. Şu gerçeği baban bile kabul etti sen edemedin bir türlü, ben çapkın bir adamım geçen gece ortaklarla iş toplantım vardı karşı tarafın sekreterlerinden birini gözüme kestirdim şimdi de onunla öğle yemeği için anlaştık. Belki öncesinde bir kahve içeriz. Herkes senin kadar şanslı değil, sevdiği kızı bulup evlenemiyor hemen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)
RomantizmFırat ve Dicle'nin buluştuğu nokta; Mezopotamya. Kurak toprakların hışırtılı rüzgarları iki gencin yüreklerine soğuk yeller estirirken Mardin'in doğan güneşine gülüşünü sığdırırken kadın, akşam soğununu aydınlatan ışık ise adamın gözlerini bir ay g...