Babetna - Rind Birin
Mardin Geceleri Topluluğu - Reyhani
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım, keyifli okumalar ❤️
🧭
Uzun zamandır gelmediği, gençliğini yaşadığı Çanakkale'ye gelmişti Dicle. Memleketi olan Mardin'i de çok severdi lakin Çanakkale onun için çok ayrıydı. Sahilinin, çarşının, şehitliğin her yerini karış karış gezip özlemini gidermişti. Geride bıraktığı tek şey; Fırat'la olan evlilik meselesiydi. Genç adam haliyle haklı olarak sürekli bu konuyu açıp ne zaman ailesine söyleyeceğini soruyordu. Mardin'deyken içindeki cesareti gün yüzüne çıkarmak için ailesinin yanına gitmeyi beklerken şimdi geldiği halde o topladığı cesaretten geriye hiçbir şey kalmamıştı.
Bu akşam evlilik meselesini açmak için ailesiyle konuşacaktı.
Akşam yemeği için annesine yardım ediyordu. Araya da şirinliğini katıp gönülleri hoş ettikten sonra bombayı patlatmak istiyordu.
"Kızım o kadar Mardin'e gittin artık orada yaşıyorsun güzel yemeklerini yapıp beni mutlu etseydin keşke."
"Anne ben memleketimizde yaşıyor olabilirim ama bir yandan da çalışıyorum. Yemeklerini öğrenmem zaman alıyor, hepsi de marifet istiyor. Ama sana güzel haberim var; artık kızın içli köfte yapmasını biliyor."
Enise Hanım şaşkınlıkla kızına baktı. "Ben zor yapıyorum o yemeği sen nasıl yapmayı öğrendin?"
Dicle havalara girerken burnunu kaldırdı. "Kızını çok küçümsüyorsun anne, bana içli köfteyi ağa karısı öğretti." Delal'e hala borçlu olduğunu düşünüyordu, genç kadın o kadar yardım etmişti yemek yapmasında. Bir gün tekrardan evine davet edecekti. Hatta tek onu değil Fırat'ın yeni evlenen kardeşini de. Ne kadar sevgilisi küs dahi olsa bunu göze alarak genç kızın evine gelmesini istiyordu.
"Ağa karısı mı?" diye sordu şaşkınlıkla yaşlı kadın. "Senin ağa karısıyla nasıl bir samimiyetin var ki?"
"Özeroğlu Aşiretini bilirsin belki ninem zamanında çok içli dışlı olmuş. İsmail Ağa'nın en büyük oğlunun eşi olan Delal ile aram oldukça iyi. Kızının öğretmeniyim, yakınlığımız oradan geliyor." Hâlbuki kayınbiraderiyle aşk yaşadığını o yüzden yakın olduklarını dipnot olarak geçmemişti Dicle.
"Aman kızım aşiretmiş töreymiş uzak dur sen öyle işlerden, başına çorap örersin uğraşıp durursun sonra." Annesinin böyle tepki vermesini beklemezken kaşlarını çattı.
"Neden böyle konuşuyorsun anne? Kadının hem kendisi hem de ailesi çok iyi ve sıcak insanlar. Konaklarında ağırlamışlardı bir keresinde, isteğim var mı yok mu diye ağzımın içine baktılar resmen, el üstünde tuttular beni. Böyle konuşman üzdü beni açıkçası, sana da hiç yakıştıramadım."
"Ne zaman konaklarına gittin sen Dicle? Benim neden haberim yok?"
Kırdığı potu umursamadı genç kadın. "Ben yaşını başını almış genç bir kadınım anne nereye gideceğimi sana söyleyip izin alacak yaşını geçmedim mi sence de?"
"Bu konu farklı, Özeroğlu Aşiretini bilmeyen yoktur Mardin'de fakat aşiretin iç astarını bilmediğimiz için dışarıdan mükemmel gelebilir. Kızım gelinleri ne kadar iyi olursa olsun aranda her zaman mesafe olsun biz seni gözümüzden sakınarak büyüttük. Bizden uzakta yaşıyorsun artık neler yaptığını, başına nelerin geldiğini sadece senin anlattığın kadarıyla biliyoruz. Lütfen dediklerimin dışına çıkma, uzak dur o aileden." Dicle'nin tüm cesareti bu konuşmayla da toz bulutu olup etrafa dağılmıştı. Annesi böyle düşünüyorsa babasını tahmin bile etmek istemiyordu. Babası karşı çıkacak olursa annesi onu ikna edebilirdi fakat görünürde annesinin de desteklemek yerine karşı çıkacağı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)
RomanceFırat ve Dicle'nin buluştuğu nokta; Mezopotamya. Kurak toprakların hışırtılı rüzgarları iki gencin yüreklerine soğuk yeller estirirken Mardin'in doğan güneşine gülüşünü sığdırırken kadın, akşam soğununu aydınlatan ışık ise adamın gözlerini bir ay g...