*Müzik Aodh'un düşüncelerini yansıtmaktadır.
Ena önüne konulan tepsinin içindeki bir parça somun ve sararmış peynire bakıp yere çömeldi. Fiona gerçekten kötü bir kadındı. Tüm gün aç kaldıktan sonra kurumuş boğazından bu şeyler nasıl geçecekti? Öğlen bir orduya yetecek kadar güveç yapmamışlar mıydı? Ekmeği eline alıp evirip çevirdikten sonra kopardığı parçayı ağzına attı. Birkaç defa çiğneyip zorla yuttu. Karnı ölesiye açtı ve elindeki malzemelerle derhal pratik birşeyler yapması gerekiyordu. Etrafına bakındı. Karşıda duran şömine aklına biraz kızarmış ekmek ve peynirin iyi gidebileceğini düşündürdü. Ayağa kalkıp şöminenin üzerindeki şamdanı eline aldı. İçinde hâlihazırda bekleyen birkaç tahta ve saman kağıdını alevlendirdikten sonra eliyle alevi yelledi. Ateşin iyice körüklendiğine emin olunca ekmeği biraz suyla nemlendirerek iyice yumuşamasını sağlayıp araladı içine tastaki peynirin tamamını koydu ve akşam yemeğini ısınmak üzere ateşe uzattı.
Aodh genç Dubghaillerin atış talimlerini izledikten sonra kaleye girdi fakat bu kez ön merdivenleri kullanmayacaktı. Genç adam merakına yenik düşmüştü. Sabahki küçük tartışmanın ardından McGiolalı kadının yanına gidecek bir bahane bulamamıştı. Olduğu yerde duraksadı. Birinin yanına gitmek için ne zamandır bahanelere ihtiyaç duymaya başlamıştı. Merdivenleri tırmanıp odanın olduğu yöne doğru ağır adımlarla ilerledi. Koridoru saran lezzetli koku dikkatini çekti. Mutfak buraya oldukça ters kalıyordu. Kokunun yoğun olarak geldiği kapıyı araladığında karşılaştığı manzara karşısında gülümsemeden edemedi. Ardından toparlanıp şömine başında oturan kadına doğru ilerledi. Ekmek ve peynirin hiç bu denli lezzetli kokacağını düşünmemişti.
Ena ekmeği ateşten çekip koca bir ısırık aldıktan sonra arkasına baktı lakin karşısında görmeyi beklediği kişi Fionaydı. Histerik bir iç çekişin ardından "Neden sürekli seni görmek zorundayım?" diye söylendi. Elbette ağzı dolu olduğundan kelimelerin anlaşılmayacağı aşikardı. Omuz silkip yüzünü ateşe çevirdi ve ekmeği bir kez daha ısırdı."Benim vadimde benim kalemde kimi görmeyi planlıyordun?"
"Diğer herkesi! McGiola Kılıcını mesela." Ena yutkunup ayağa kalktı.
"Kılıcı bana geri vereceksin Dubhghail."
Aodh başını iki yana salladı. "Sadece vakit öldürüyorsun, vakit öldürürken kendini de öldürüyorsun."
"Öyleyse neden buradasın?" Ena fazla ileri gittiğinin farkındaydı. Susup ekmeğinden bir ısırık daha aldı. Erkeğin kaşının üzerindeki yara hiç hoş görünmüyordu. Yakında mikrop kapıp kör olabilirdi. Durum böyle olduğunda üzülmeyecekti. "Eğer bana kılıcı geri verirsen seni mikrop kapıp ölmekten kurtarırım." deyiverdi.
Aodh sırıtıp elini kaşının üzerine götürdü. Kadının teklifi ona pek iç açıcı gelmemişti doğrusu. "Mikrop kapıp ölmeyeceğim ve kılıcı alamayacaksın." dedi. İlginç bir inatlaşma halindeydiler. Genç adam ise bu durumdan hiç rahatsız değildi. Şömine alevinin kızıl ışığı kadının yüzüne renk katıyordu. Güzeldi. Ressamların fırçalarının hayat verdiği tanrıçalar gibiydi. Pürüzsüz tenine dokunmak istedi bir an için. Gerçi birkaç kez yakın temasta bulunmuştu fakat yeterli değildi. Biraz daha yaklaşıp baş parmağıyla dudağının yanındaki kırıntıları temizledi. Teni ipeksiydi. Yaptığının farkına vardığında onunla birlikte kendiside bir adım geriye çekilip elini aşağı indirdi.Genç kız koluyla ağzını silip elindeki ekmeği ateşin içine attı. Birkaç adım daha gerileyip adama fırlatabileceği bir şey aradı. Sonunda kenarda duran sopayı yavaşça kavradı.
Aodh ona dokunduğu için kendini suçlu hissetmeye başlamıştı. Ne düşünüyordu ki? Kadınlara dokunmaktan hoşlanmıyordu. Onların tepkilerindense hiç... Genç adamın her daim dimdik karşıya bakan gözleri yere indi. Küçük ama onu dahi yere serebilecek bir anı belirdi hafızasında. Acı dolu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UISCE BEATHA (YAŞAM SUYU)
RomanceUISCE BEATHA (YAŞAM SUYU) GRAMPIAN DAĞLARININ KORUMA GÖREVİ ÜSTLENDİĞİ DUBHGHAİL, BEYLERİNİN ÖLÜMÜ VE UĞRADIKLARI BÜYÜK SALDIRI ARDINDAN DAHİ BÜYÜK MCGİOLA BEYLİĞİNİN BOYUNDURLUĞU ALTINA GİRMEMİŞ FAKAT SİNEYE ÇEKİLMİŞTİR. YILLAR YILI KENDİ HALLERİND...