* Bölüm bir parça değiştirilmiştir.
*Şarkıyı Irene i düşünerek dinleyin
Aodh elindeki pipoyu masaya bıraktı ve viskisinden bir yudum daha aldı. Uyuyamıyordu. Nedeni Irene'in sözleri mi yoksa Ena'nın yemek sofrasındaki kayıtsız davranışları mıydı bilmiyordu. Parmaklarını gerdirip tekrar kapatırken zihninde Ena'nın daha ağır bastığını hissetti. Güzel dudaklarını elinin üzerinde tekrar tekrar hissederken dev cüssesi ürperdi. Başını çevirip odasının açık kapısının ardındaki karanlığa baktı. Şimdi yanında olmasını nasıl da isterdi. Kapısını her an gelebilmesi ümidiyle açık bırakmıştı. Viskisini yudumlamak için önüne dönerken sırıttı. Genç adam sırılsıklam aşık olmuştu. Duygusallığının onu alaşağı etmesine bir kez daha izin veriyordu. Fakat bu defaki farklıydı. Nefesi kesiliyor, her an her dakikasını onunla geçirmek için can atıyordu. Geri dönmek için adeta saat sayıyordu. Dubghail'in kapısından içeri girer girmez evlenecekti kadınla. Aodh bedeninde uyanan şehveti geçiştirmek adına bardağın kalanını da kafasına dikti. Ena'yı düşünmek bile onu mahvetmeye yetiyordu Genç adam testiyi eline alıp bir kez daha bardağını doldurdu ve dönüp tekrar arkasına baktı. Sabah kadının kendisine bağırıp küfretmesi üzerine onun yanında bir daha içki içemeyeceğini biliyordu. Çekinme duygusu onun için çok yeni ve alışılmadıktı lakin Aodh birinin onu sahplenmiş olmasından oldukça hoşlanmıştı. Elindeki bardağı çevirip ayağa kalktı. Şimdi gidip Ena'yı yatağından alacak ve yanına getirecekti. Lakin saçma düşüncesi üzerine hemen yerine oturdu. Parmaklarını sertçe kızıl saçları arasından geçirip ayağını hararetle sallamaya başladı.
Bu sırada Irene odanın kapısını çarparak dışarı çıktı. kocasının beceriksizliği onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Üstelik Ena denen o kadınla bile baş edememişti Duncan. Şimdide öfkesini ondan çıkarıyordu. İrene onu kışkırtmıştı. Belki de eğer kaçmamış olsaydı şimdi Ena denilen o kadının yerinde olacağını söylerken biraz ağır konuşmuş olabilirdi. Lakin bunların hiçbiri Duncan'ın ona vurmasına bahane olamazdı. Kocası hataların en büyüğünü yapmıştı. Üstelik şimdi de Ena'yı boynundaki Dubghail nişanı ile birlikte dışarı çıkmaya ikna etmesi gerekiyordu. Duncan geçte olsa kafasını çalıştırmış ve bir plan yapmıştı. Merdivenleri hızla indi ve koridora döndü. Bridget'i bulacak ve Aodh'un Ena'yı dışarda nehrin kenarında beklediğini söyleyecekti. Odaların kapılarına tek tek bakıp karar vermeye çalışırken en sonda ki açık kapının aralığından eski ahşap döşemeleri aydınlatan loş mum ışığı ile birlikte çıkan duman kokusuna baktı. "Hiç değişmedin değil mi ?" diye mırıldandı kendi kendine İçeride ki Aodh'dan başkası olamazdı. Muhtemelen kendisini görünce şok geçirmiş şimdi ise viski testilerine gömülmüştü. Irene'in güzel dudakları kurnazca kıvrıldı. Gitmeden önce kendisini küçük düşüren kadından intikamını alacaktı. Irene Aodh üzerinden devam edecekti planlarına. Şimdi o çok güvenerek savurduğu Dubghail mührü ona ve kadınına cehennem olacaktı. Mühür onların eline geçerse Aodh bile kralın karşısında karşı gelemezdi ve onlar gibi dubghaile bağlı tüm beylikler isyana kalkışırdı. "Sonun gelecek" dedi kendi kendine "Sonun benim ellerimden olacak!"
Aodh ardındaki kapıdan içeri girilmesi ve kapının oldukça yavaş bir şekilde örtülmesi üzerine dudaklarını dişleyerek sırıttı. Derin bir nefes aldı ve kendisine hakim olabilmek için tanrıya dua etti. Gelinini bir parça öpüp koklayabilirdi. Ya da onu kızdırıp kaş çatan güzel gözlerini izleyebilirdi. İki gün içinde evleneceklerini düşündüğünde bunlardan bir zarar gelmeyecekti.
"Uzun zamandır seni bekliyorum." dedi tok bir sesle. Ne denli heyecanlı ve iştahlı olduğunu elbet Ena'ya asla göstermemeye kararlıydı.
"Beni beklediğini biliyorum." Irene yavaş adımlarla Aodh'a doğru yürüdü.
Genç adam sıçradı. Yerinden öyle hızlı kalkmış ve arkasını dönmüştü ki masadaki testi büyük bir gürültüyle yere düşüp kırıldı. Gecenin sessizliğini dolduran gürültü Aodh'un dahi yüzünü buruşturmasına neden olmuştu. Irene'in odasında oluşu ise onu adeta sudan çıkmış balığa döndürmüştü.
"Burada ne arıyorsun!" diye çıkıştı.
Irene, Aodh'un tepkisi karşısında kendini gülmeye zorladı. "Kapın açıktı." dedi kışkırtıcı bir ses tonuyla.
Aodh kaş çattı. Etraftan birinin onu odasından çıkarken görmesi Highlandsta büyük bir skandala sebebiyet verebilirdi. Duncan ile düelloya girmek zorunda kalır ve muhtemelen adamı öldürürdü. Tüm bunlar umurunda değildi lakin Enası tüm bu rezilliği yaşamayı hak etmiyordu.
"Odana dön Leydi Morgan!"
Aodh'un sözleri yüzüne ikinci bir tokat gibi çarparken Irene öfkeden çılgına döndüğünü hissetti. Lakin pes etmeyecekti. "Beni özlemedin mi?" diye sordu masum bir yüz ifadesi takınarak. üstelik hemen yanında duran odun kovasını görmemiş gibi yapıp ayağını takmış ve demir maşanın ve tenekenin de devrilmesini sağlamıştı. Bu kadar gürültünün Ena'yı odasından çıkarmış olmasını ümit ediyordu. "Bense yıllardır sana karşı yaptığım haksızlığın pişmanlığı içerisindeyim." dedi surat asarak. Halbuki tek bir gün dahi pişmanlığını yaşamamıştı. Aodh kadar kaba sert ve koca cüsseli bir adamla yan yana olmak istememişti hiçbir zaman. Ne kadar güçlü olursa olsun herkesin bir zayıf noktası vardı ve Barbar beyi bu gece kendini fazlasıyla ele vermişti.
Aodh yeniden afalladı. İçkili beyninin kelimeleri idrak edemediğini düşündü fakat bir an sonra Irene oldukça yakınına gelip az önce Ena'nın tuttuğu elini avuçları içine aldığında kendine geldi.
"Özür dilerim Aodh... Yalnızca bunu bilmeni istedim."
Genç adam elini setçe çekti ve durumun kötüye gitmesini engellemek adına hızla odadan çıktı. Lanet olasıca kadın biraz daha üstüne giderse onu Longnesste boğabilirdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UISCE BEATHA (YAŞAM SUYU)
RomanceUISCE BEATHA (YAŞAM SUYU) GRAMPIAN DAĞLARININ KORUMA GÖREVİ ÜSTLENDİĞİ DUBHGHAİL, BEYLERİNİN ÖLÜMÜ VE UĞRADIKLARI BÜYÜK SALDIRI ARDINDAN DAHİ BÜYÜK MCGİOLA BEYLİĞİNİN BOYUNDURLUĞU ALTINA GİRMEMİŞ FAKAT SİNEYE ÇEKİLMİŞTİR. YILLAR YILI KENDİ HALLERİND...