- 16 -

3.1K 378 127
                                    

Kulakları sağır edecek derecede bir çirkinlik ile atılan kahkaha Jimin'in dolabına tutunarak ayakta kalmaya çalışmasına sebep olmuştu.

“Piyano öğretmenine aşıksın? Bir de pişkin pişkin öğretmenine aşk mektupları yazacak yüzün mü var senin?” Dolabına vurulan yumruk ile yerinde sıçradı genç adam.

“Orospu mu olacaksın başımıza, Park Jimin? Söylesene, orospu olacağım ben, de. Hadi!”

Jimin arkasına dönecek gücü bulamıyor, korkudan dizleri titriyordu. “Öğretmenin ile yatıp sonra ondan güzel notlar falan mı dilenecektin? Ah gerçi unutmuşum, baban parasıyla seni her türlü sınavdan geçirip önüne bütün imkanları serer. O zaman bu, sadece doyumsuz bir orospu olduğun anlamına mı geliyor, domuzcuk?”

Arkasından itilip kafası dolaplara çarpıldığında ağzından acı bir hıçkırık kaçtı.

Bunun er ya da geç yaşanacağını biliyordu fakat bu kadar canını yakacağını düşünememişti.

“O siktiğimin ellerini onun üzerinden çekmezsen seni doğduğuna pişman ederim orospu çocuğu!”

Kapı sertçe açıldı ve uzun boylu bir silüet kapının önünde belirdi. Ses tonu oldukça sert, sinirli aynı zamanda korkusuz geliyordu.

“Sen şu hizmetçi değil misin lan? Kim olduğunu sanıyorsun?” Jimin'in kâbusunu başlatan yaratık, siyah saçlı gence bakarak bağırırken omzunu tuttuğu çocuğu bir kez daha dolaba doğru ittirdi.

Jimin'in üzerindeki ellerini çekmemişti henüz ve Jungkook'un sabrı taşıyordu.

Hiç düşünmeden yumruklarını sıkarak iki koca adım attı. Zaten küçük olan oda sayesinde hemencecik onların yanına ulaşmıştı.

Yaratığın suratına sıkı bir yumruk geçirmesi ile birkaç kişi tarafından geriye çekilmesi bir olmuştu. “Sana o sikik ellerini onun üzerinden çek demiştim!” diye bağırdı aklını kaybetmiş gibi.

Kollarını tutan ellerden kurtulmaya çalışıyor, bunu yaparken delicesine bağırıyordu. “Cehennemi yaşatacağım sana, gerekirse katil olurum, geberteceğim seni!”

Orantısız gücü yüzünden kollarını kurtardığında tekrardan yaratığın üzerine atlamış, deli gibi ona vurmaya başlamıştı.

Bu gidişle gerçekten katil olacaktı, çünkü artık yerde baygın yatan adamın üstüne oturmuş hiç durmadan yumruklarını atmaya devam ediyordu. Altında ölmüş gibi yatan adamın suratını dağıtırken kendi ellerine verdiği hasarın farkında bile değildi. Olsaydı da durmak gibi bir düşüncesi yoktu.

Kollarına tutunan minik parmakları itti. Bir kere daha savuracakken yumruğunu bedenine sarılan bir başka beden hissetmesi, elinin havada kalmasına sebep olmuştu. “Jungkook, yeter.”

Kulağına fısıldanan kelimelerle gerçekliğe dönerek derin nefesler alıp yerden kalktı. Jimin onu kolundan tutup götürürken etrafa bir bakış attı Jungkook.

Kan, her yerdeydi. Dolapların altlarında, yerde, kıyafetlerinde ve ellerinde. İnsanlar koridorlarda toplanmış korku içinde olanları izliyordu. Nereye baksa kan görüyordu Jungkook, gözleri kararıp görüşünü kısıtlıyor, sonrasında tekrar duzeliyordu.

Bir çeşit kriz geçirmişti fakat pişman değildi. Yine olsa yine yapacağını biliyordu, Jimin olmasa daha da ileri gidebilecek potansiyelde olduğunu da biliyordu.

Yine de bir gram pişmanlık belirtisi göstermiyordu. Bunu masum bir insana yapmış olsaydı kendisini ömür boyu affetmezdi belki, fakat bunu insan olarak bile görmediği bir yaratığa yapmıştı.

Normalde çabuk sinirlense de sabır seviyesi çok yüksekti. Lakin az önce Jimin'i o şekilde görünce siniri bedenini ele geçirmiş, insandan ziyade bir canavar gibi davranmıştı.

“Ellerine pansuman yapmamız gerekiyor, nasıl becerdiysen mahvetmişsin parmaklarını.”

Jimin, kısık sesle konuşup Jungkook'u bir banka oturttuktan sonra hemen yanlarında olan eczaneye girdi.

Siyahlı genç etrafına baktığında kültür merkezinden çıkmış, bir eczanenin önüne gelmiş olduklarını fark etti.

Düşüncelerine o kadar derin dalmıştı ki sanki gerçeklikle bağını koparmıştı bir süreliğine.

Uslu bir çocuk gibi Jimin'i bekledi bankta oturarak. Sarışın olan eczaneden çıkıp yanına geldiğinde gözlerini yere çevirdi. Onun yüzüne bakacak cesareti kendinde bulamıyordu.

Ya benden nefret ederse?
Ya canavar olduğumu düşünürse?
Ya benden korkarsa?

Jimin avcunu Jungkook'a doğru uzatıp bekledi. “Elini ver.” Jungkook çekingence yaralı elini Jimin'in avcuna koyarken gözlerini yumdu. “Kovulacaksın.” dedi sarı saçlı, fısıldayarak.

“Biliyorum.”

Genç adam elindeki merhemi Jungkook'un parmaklarına sürerken gözlerini kırpıştırarak yaşların gitmesi için çabaladı. “Bunu neden yaptın?”

Jungkook güldü. “Sinirlendim. Bunların hiçbirini hak etmiyorsun sen.”

“Hepsi bu mu? Sadece sinirlendiğin için mi yaptın bunu?” Elindeki merhemi banka bırakıp şimdi bütün odağını önünde oturan adama vermişti Jimin.

“Hepsi bu.” Yalandı. Senin için katil olabilecek kadar sevdiğimden yaptım.

İkisi de derin nefesler alırken birbirleriyle olan göz temasını bozmuyordu. Kısa süreli sessizliğin ardından Jimin tekrar konuştu. “Polise şikayet edecekler seni, büyük ihtimalle.”

Siyahlı genç yaralı elleri ile saçlarını geriye attı. “Sorun değil, telefonundan bir arama yapmam mümkün mü acaba?” Sesi fazlaca bağırmaktan hafifçe kısılmıştı.

Genç adam kafasını sallayıp cebindeki telefonunu ona uzattığında Jungkook hızlıca ezbere bildiği numarayı ekrana yazdı.

“Seokjin Hyung, küçük bir sorunumuz var.”

🦕
jungkook okuyan herkesin yapmak istediği şeyi yaptı, rahatladınız mı bari ey ahali! ŞAHSEN BEN ÇOK RAHATLADIM HAHAYT

düz yazı bölümlerini seviyor musunuz 😭 hikaye bundan sonra biraz daha düzyazı olarak ilerleyecek, textingler de olacak tabii

hikaye nasıl gidiyor? düşüncelerinizi merak ediyorum ♡

count your calories ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin