- 29 -

2.3K 257 58
                                    

Jungkook, girdiği ara sokağı dikkatlice inceledi. Oldukça pis görünen, aynı zamanda üzerindeki kirler sayesinde rengi solmuş duvarlarda fazlaca grafiti vardı. Farklı renklerle çizilmiş semboller, gereksiz dramatik sözler ve cinsellik içeren çizimlerin tam olarak yanında bir cümle gördü. Rengi kan kırmızısıydı. Yine geç kaldın.

Elleri titredi bir anlığına. Acımasızca yazılmış olan bu cümle, iliklerine işledi adeta. Hayatı boyunca aklında yankılanan bu cümle, harflerin birleşerek oluşturduğu üç can yakıcı kelimeden ibaretti ama acıtıyordu bir şekilde.

Yine geç kaldın.

Babasını hatırladı. Yıllar yıllar önce, eve geç geldiği o gün. Annesi geç saatlere kadar çalışırken babasının tek başına evde olduğu o gün.

Erken gelseydi eğer, kurtarabilirdi elbet o adamı. Geç kalmıştı, bilemezdi ki.

Gözlerini istemsizce odaklanmış olduğu cümleden aldı. Eskileri hatırlayıp tekrar tekrar üzülmeye gerek yoktu. Alınması gereken bir intikam vardı sonuçta.

Duvarlara hiç bakmadan geçtiği dar ara sokak sanki üstüne üstüne geliyor, nefes aldırmıyordu. Kırık dökük küçük evi görene kadar yürümeye devam etti.

Sokağın sonunda, bir sürü gereksiz tuğla parçasının yerde durduğu tarafta, bir adam elleri cebinde bekliyordu.

Kapşonunu takmış, baştan aşağı siyah giyinmişti. Kendisine yaklaşan kişiyi fark edince ağzındaki lolipopu yere atmış, ifadesizce ona dönmüştü.

“Jeon Jungkook?”

Kalın bir ses tonu vardı. Jungkook'u baştan aşağıya süzdü ve son durak olarak gözlerine çevirdi gözlerini.

“V denen hacker sensin?”

Adam güldü. “Beğenemedin herhalde.”

Jungkook derince iç çekti. “Beğendim kardeşim, işimize bakalım artık. Kaybedecek vaktim yok.” V, hemen önünde durdukları kapıyı ittirdi. Dapdar koridordan ilerlerken Jungkook burnuna gelen pis kokuyla öksürdü. “Adam mı öldürdünüz burada amına koyayım?”

V duyduğu mırıldanma yüzünden arkasına dönüp tek kaşını kaldırdı. “İnan bana, bilmek istemezsin şeker çocuk.”

“Şeker çocuk mu? Kolumu kaplayan dövmeleri ve piercinglerimi görmüyor musun? Boks bile yapıyorum ben! Kaslarım falan var!”

Jungkook duyduğu hitap şekline inanamaz gibi konuştuğunda pis kokunun duyulmaya devam ettiği odaya ulaşmışlardı.

Bilgisayarın başına geçerken konuştu V. “Aynen aynen. Şimdi söyle ne istiyorsun? Adam öldürme ve hırsızlık ile ilgili şeyler harici her türlü şeyi yaparım, parayı verdiğin sürece.”

Jungkook hızlıca sandalyelerden birine oturdu. İşte şimdi başlıyordu.

Elindeki siyah renkli kağıdı ona uzattı. V, şüphe içinde kağıdı alıp okumuş, ardından gözlerini merakla Jungkook'a çevirmişti. “İntikam?”

Genç adam güldü. “İntikam.”

“Bunun size herhangi bir zarar vermeyeceğine emin misin Hyung? Biliyorsun, bu olay dans kursunun itibarını kötü yönde etkileyebilir.”

Telefonu sağ kulağından sol kulağına alarak evin kapısını açmaya çalışıyordu. “Emin değilim Jungkook, fakat Jimin'in bu halini gördükçe içim burkuluyor. Ona bunu yapan herkesin cezalandırılması lazım, bu bize maddi açıdan zarar verecek bir şey olsa da babam anlayacaktır.”

Eve girdiği anda koşan bir bedenin sarı saçları göz alanına girmiş, hemen sonrasında beline dolanan kollar ile az önceki pis kokuyu hafızasından silecek kadar güzel şampuan kokusunun burnuna dolması bir olmuştu. “Hoseok Hyung, eve geldim ben. Kapatıyorum.”

Elindeki poşetleri yere öylece bıraktığında telefonu da avcundan kayıp düşmüştü fakat umrunda bile olmamıştı.

“Özledim seni. Neredeydin?” Boynuna bir bebek gibi sokulan bedenin kısık sesi kulaklarında yankılandı. “İşlerim vardı bir tanem. Ben de seni özledim, o kadar çok özledim ki tahmin bile edemezsin."

Sevdiği insanın sonunda yataktan kalkıp evde dolanmaya başlamasının verdiği heyecan ve şok bedenini ele geçirmişti.

“Bugün beni kapıda karşılayarak bana sürpriz yaptın demek? Gurur duyuyorum seninle, çok iyi bir iş çıkardın güzelim.”

Sarışın gencin yanaklarını avuçlarıyla kavrayarak boynundan uzaklaştırdı. Burnunun ucuna küçücük bir öpücük armağan ettiğinde kalbinde hissettiği sıcaklık hissi büyümüştü.

Ne kadar da küçük bir olaydı, bir insanın yataktan çıkıp birkaç adım atabilmesi.

Bu kadar küçük bir olay bile, Jimin'in düşüncelerinde gittikçe büyümüş, büyüdükçe zorlaşmıştı.

Fakat biliyordu ki bu zor adımları atmadan önce de, atarken ve attıktan sonra da, her zaman yanında birileri vardı. Olmaya devam edecekti.

Jungkook, kendisine bakarken parlayan gözlerin ışıltılarını aklına kazıdı. Onlarca, yüzlerce, binlerce yıldız barındırıyordu sanki o gözler.

Gözler, insanların gökyüzüdür derler. Gerektiğinde yağmur yağdıran, güneşiyle ışık saçan, yıldızları ağırlayan, karlarla birlikte buz tutan derin ve kocaman gökyüzü; gözlerimizde saklıdır bazen.

Her insanın gözlerindeki gökyüzü farklıdır. Bazılarının mor, bazılarının sarıdır. Bazılarınınki gökkuşağı dolu, bazılarınınki buz tutmuş.

Jimin'in gözlerinde ise, binlerce yıldızın ay ile dostluk kurarak soğuk geceyi ısıttığı bir gökyüzü saklıydı.

Jungkook'un aşık olduğu o gökyüzü...

🦕
artık iki günde bir gelecek bölümler, malumunuz yazarken büyük bir yazar bunalımı yaşadığım bir fice dönüştü count your calories. AMA BİTİRMEDEN BANA RAHAT YOK, İÇİME SİNECEK BİR FİNAL YAPMADAN GİTMİYORUM ULAN!!

sanırım fic boyunca en sevdiğim bölüm bu oldu, gökyüzü detayı çok soft ağlayacağım şimdi 😭😭 ne olurdu biri de benim hakkımda böyle düşünseydi diye zırlayacağım galiba...

bu arada... teorileri alayım ;) jungkook, neden bir hacker'a gitmiş olabilir?

count your calories ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin