Sabahın erken saatlerinde kalkmıştı Chris. Uykusunun aşırı olması, erken dersi olduğu gerçeğini maalesef ki değiştirmiyordu.
"Günaydın."
Aşağıya çoktan inmiş ve Changbin ile karşılaşmıştı. Beklemiyordu çünkü saat daha 8 di ve Bin'in uykusu ağırdı. Ağır olması ile birlikte asla bu saatte uyanmazdı.
"Günaydın Chris."
Çoktan hazırlanmış olan masaya oturdu Chris. Hemen yemeğe başladı.
"Chris. Bir şey demem lazım sana."
"Buyur Bin."
"Ben babamın yanına taşınacağım"
Duydukları ile yediği boğazında kalmıştı.
"Ne dediğinin farkındasındır umarım."
Nefes alış verişlerini düzene sokup konuşmuştu.
"Ciddiyim Chris. Sana yük oldum yeterince."
"Şuan saçmalıyorsun. Seni asla o adama yollamam."
"Chris lütfen."
"Hayır dedim Bin! O aptal herifin ne yaptıkları aklındadır umarım. Çünkü benim hâlâ aklımda."
Changbin yutkunmuş ve konuşmuştu
"Aklımda Chris. Nasıl unutabilirim ki zaten. Fakat cidden ben istiyorum."
Chris bıkkınlık ile konuşmuştu bu sefer.
"Eğer bu evden gidersen.." nefes aldı bir kere ve elinden bıraktığı çatalını geri alırken konuşmaya devam etti.
"Bir daha girebileceğini sanmıyorum."
---
"Hoşgeldin Changbin. Nasılsın?"
"İyiyim teşekkürler."
"Pek öyle görünmüyor. Emin misin?"
"Off moralim bozuk Felix."
"O belli oluyor -da neden?"
"Her şeyi maf ediyorum. Varlığım zarar."
"Ne diyorsun Changbin. Öyle birine benzemiyorsun."
"Heh sen kimsin ki. Ne beni ne de yaşadıklarımı biliyorsun."
Felix aldığı tepki ile şaşırmıştı. Böyle bir çıkış beklemiyordu kendisinden.
"Özür dilerim. Rahatsız ettim galiba. "
Ayaklanmış, gideceği sırada tanıdık sesi duymuştu tekrardan.
"Ahh. Kusura bakma Felix. Cidden kafam iyi değil."
"Anlıyorum Changbin. Dertleşmek ister misin?"
Changbin bir süre bakmıştı Felix'e. Ardından kafasını 'evet' anlamında sallamıştı. Bunu Felix anlamıştı tabi ki.
"Tamam. O hâlde başlayabilirsin istersen."
"Pekala. Benim annem, ben 6 aylıkken terk etmiş. Babam bakmış bana. 14 yaşına geldiğimde ise liseye almanya'da okumam gerekiyordu." derin nefes alıp devam etti. Felix pür dikkat dinliyordu Changbin'i.
"İstemeyerek taşınmıştım."
"Peki rahatsız olmazsan bir şey soracağım. Neden taşındınız?"
"Babamın bir fabrikası var. Oraya da bir tane açacaktı. Bu yüzden yani. Neyse işte. Sonra 3 yıl okudum. Ardından babam okulda aldı beni. Okuma dedi. Gerek yok falan diye geveledi."
"Hmm."
Felix bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi ki zaten.
"Sonra kore'ye döndüğümüzde bana busan'dan bir ev aldı. Oraya hapsetti resmen beni. Hiç çıkarmadı. 2 yıl boyunca asla gün yüzü görmedim. Ayrıca telefonumda yoktu. Almıyordu. Ah..." gergince yerinde kıpırdandı Changbin. Felix bunu anlamış, bir elini omzuna yerleştirip gülümsemişti. Changbin'dende karşılık alınca dikkat ederek dinlemeye devam etti.
"17. yaşım resmen kâbus gibi geçmişti. Berbattı Felix." Gözlerinin dolduğunu hissetti Changbin. Ağlamamay çalışıyordu. Başaramıyordu.
Gözünden bir damla yaş firar ederken konuşmak için ağzını araladı.
"Satıldım Felix."
"Ne?"
Şaşkın bakışlarını ağlayan gence yollamıştı Felix. Yavaştan onunda gözleri doluyordu.
Hissediyordu.
"Babam... Baba dediğim piç bana bunu yaşattı. Ve şimdi Chris'e yaptıklarımdan sonra..."
"Onda kalmak istemiyorum. Yük oluyorum. Berbat bir arkadaşım."
"Pardon ama nerede kalmayı planlıyorsun Changbin. Saçmalama."
"Of Felix. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Kestiremiyorum? Nasıl devam edeceğim?"
Felix, yavaşça kendisine yaklaştı.
"Sarılabilir miyim Changbin.?"
Changbin bu teklifi geri çevirmedi. Çünkü şuan ihtiyacı olan tek şeydi.
---
"Merhaba Felix!"
Felix, her gün gördüğü yüzü tekrar görünce derin bir nefes aldı.
"Merhaba Minho bey."
"Of bey deme. Yadırgıyorum."
"Yadırgayın lütfen Minho bey. Benim için sadece müşterisiniz."
-
Felix kapıdan gören bedeni görmüştü. Chris.
Önünde hâlâ ona bir şeyler anlatan Minho'ya baktı.
Bıkmıyordu.
"Kötü görünüyor."
Sessizce fısıldamıştı Felix. Fakat Minho duymuştu.
"Anlamadım?"
"Ah sana değil Minho."
"Oha. Minho dedin. Bugünün tarihi kaç? Çabuk çabuk."
Göz devirip tezgahın arkasından çıktı.
"Merhaba Chris. Nasılsın?"
"Eh işte. İyi gibi. Sen?"
"iyi"
Chris, kafa sallamış ve çizdiği resmine geri dönmüştü.
"Ne çiziyorsun?"
Chris kalemini kağıttan çekmiş, hemen yanına koymuştu.
Ardından konuştu.
"Sadece istediğimi çiziyorum."
Felix, anladığını belirten mırıltılar çıkarmış ve çizime bakmaya devam etmişti.
"Pekala şuan.. Bu ne?"
"Bu.."
Nasıl diyebilirdi;
'Senin yüzündeki saf yıldızlar'
diye...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3/1 •banginholix• [BIRAKILDI]
FanfictionAslına bakarsanız, 1 aşkın 3'e bölünmesini göreceksiniz. -Homofobikseniz ve üçlü bir ilişkiyi kaldıramazsanız gelmeyin! ! threesome ! [devam etmeyecek.]